Kıbrıs’daki konuşma

Türkiye kökenli Avrupa'daki milletvekilleriyle Kıbrıs'ta toplantıda Hakkı Keskin'nin milletvekillerin adına yaptığı konuşma ve milletvekillerinin ortak basın açıklaması.

KIBRIS, 18.4.2008

Cumhurbaşkanı Sn.Mehmet Ali Talat

Başbakan Sn.Ferdi Sabit Soyer

Meclis Başkan Vekili Sn.Ahmet Kaşif

Sayın Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisi,

Ticaret Odası Başkanı Sn.Hasan İnce

Değerli milletvekilleri arkadaşlarım,

Sayın basın mensupları,

Hepinizi güzel Kıbrıs’ta en iyi duygularımla selamlıyorum. Burada sizlerle olmaktan arkadaşlarım ve ben son derece mutluyuz. Üç önemli nedenden ötürü mutluyuz.

İlki: Akdeniz’in bu güzel adasında, Kıbrıs’ta, bu özlediğimiz güneşli ve sıcak atmosferde sizlerle birlikteyiz.

İkincisi: Kıbrıs’ta henüz çözüm bekleyen ve bu yönde uğraş veren, burada kalıcı bir barışı, tüm Kıbrıs halklarının esenliğini sağlamak isteyen sizlerle dayanışma göstermek için bulunuyoruz, bu nedenle mutluyuz.

Üçüncüsü: Batı Avrupa ülkelerinde Türk kökenli milletvekilleri olarak yaşadığımız ülkelerdeki asli görevlerimizin yanı sıra, geldiğimiz ülkeyle, Türkiye’ye ve Türk halkımızla bağlarımızı sürdürdüğümüzü açıkca gösterdiğimizden ötürü mutluyuz.

Siyasi çalışmaları dar kalıplar içerisinde görenler, bizim Kıbrıs Türk halkıyla dayanışmamızı milliyetçilik olarak algılayabilirler, değerlendirebilirler. Bu serzenişi daha önceki gelişimizde basında izledik.

Bakınız bu görüş sahipleri büyük bir yanılgı içerisindedirler. Kıbrıs’ta henüz çözüm bekleyen bir önemli sorun var mı? Var.

Peki bu sorunun çözümünde eğer bizlerin bir katkısı olabilecekse, buna neden karşı çıkılır. Özellikle bizlerin, Türk kökenli milletvekillerinin, Türkiye’yi, Kıbrıs’ı ve hatta AB-Türkiye ilişkileri nedeniyle özellikle bizleri ilgilendiren bu konuda neden sessiz kalalım, neden aktif olmayalım?

Bu konuya değiniyorum, çünkü benzer soru ve sorunlarla karşılaşabiliriz.

• Bilmeliyiz ki, değerli milletvekili arkadaşlarım, tavrımız doğrudur.

• Çünkü bizler kalıcı bir barıştan yana olduğumuz kadar, eşitlikten yana, haklıdan yana, haksızlığa karşı tavır alıyoruz. Kuzey Kıbrıs Türk Toplumuna, iç sorunları henüz çözülmemiş bir ülkenin, bölünmüş bir ülkenin, AB’ye üye kabul edilmesiyle açıkca haksızlık yapıldı.

• Nitekim bu yanlış sonradan görüldü Şansölye MERKEL, bir soruma verdiği yanıtta bunu doğruladı.

• Haksızlık Annan Planı’nın reddiyle çözümsüzlüğe dönüştü.

• Haksızlık, söz verildiği halde, Kuzey Kıbrıs’a uygulanan ambargonun son bulmamasıyla süre geldi.

Tabii ki bizler bu haksızlığa karşı olmalıyız. Bunu özgüvenle belirtmeliyiz. En saygın siyasi çizgi haklıdan yana, haksızlığa karşı politikalardır.

Tahmin edebileceğiniz bazı kesimlere uyarı niteliğindeki bu görüşümü vurguladıktan sonra, günümüzün aktüel gelişmelerine gelmek isterim.

Benim Üniversite öğrenim yıllarım Batı-Berlin’de geçti. Bilindiği gibi 2.Dünya savaşından sonra Almanya savaşı kazanan ülkeler tarafından işgal edilmişti. Batı Berlin Sovyet işgali altındaki Doğu-Almanya içerisinde bir ada durumundaydı. Doğu-Batı Berlin’i bir duvar ikiye ayırmıştı. Böylece ayni kentin insanları çok zor koşullarda belli noktalardan şehrin diğer tarafına geçebiliyorlardı. Tabii geçiş izni alabildiyseler.

Bazen akrabalarını yıllarca bu duvar nedeniyle göremeyenler vardı. Çok yakın bir öğrenci arkadaşım Doğu Berlin’de tanıştığı bir kız arakadaşıyla-daha sonra evlendiler-ayda bir kere, belli süre görüşebiliyorlardı.

Meşhur Berlin Duvarı hakkında sayısız anılar ve birçok film çevrilmiştir. Şimdi bu duvardan müze olarak bir kaç yüz metresi korunmaktadır. Duvarın küçük parçaları hediyelik eşya olarak satılmaktadır. Sn.Cumhurbaşkanımıza böyle bir hediye tedarik etmeye malesef zaman bulamadım. Avrupa Parlamenterler Meclisi toplantısından buraya geldim.

Bu özel anımı neden anlatıyorum.

Yüzyıllarca bir arada yaşamış insanları, komşuları, akrabaları bir duvarla ayırmanın ne demek olduğunu ben çok iyi biliyorum. 21. yüzyıla asla yakışmayan kentleri, insanları ayıran duvarların işte bu nedenle, yok olması büyük önem taşımaktadır. Geçmişte Kıbrıslı Türklerin büyük acılar yaşadığını, uzun bir süre yaşam kavgası verdiğini biliyoruz.

Hiç kuşkusuz geçmişi, tarihi, unutamayız, gözardı edemeyiz. Ne varki bizim geldiğimiz ülkeler yüzyıllarca savaşlar yaşamışlardır. Bunların en acımasızı İkinci Dünya Savaşıdır. Faşist Almanya’nın açtığı savaş sonucu 50 milyon insan yaşamını kaybetmiş, milyonlarca insan sakat kalmış ve kentler tanınmaz hale gelmişlerdir. Altı Avrupa ülkesi aynı değerler için ve herşeyden önce de barışı kalıcılaştırmak için günümüzdeki ismiyle Avrupa Birliği’ni kurmuşlardır. Bugün 27 üye ülkesi olan bu birliğin en büyük kazanımı barıştır. Yüz yıllarca ezeli rakip olmuş, birbiriyle savaşmış ülkeler, örneğin Almanya ve Fransa 50 yıldır en iyi dost iki komşu ülke olarak yaşamaktadırlar.

Ben Kıbrıs halklarının, Türk ve Yunan kesiminin barış ve dayanışma içerisinde bir ortak devlet çatısı altında bir arada yaşayabileceklerine inanıyorum. Hiç kuşkusuz bunun her iki tarafın siyasi partileri ve hükümetleri tarafından kararlılıkla ve içtenlikle istenmesi gerekir.

Bu isteğin Türk tarafında var olduğunu görüyoruz ve yaşıyoruz. Güney Kıbrıs’da yeni göreve başlayan Devlet Başkanı Kristofyas’ın seçimi öncesi ve sonrası yaptığı açıklamalar umut vericidir.

Lokmacı kapısının alınan ortak kararla açılması bu yeni başlangıcın önemli sevindirici adımıdır.

Bizler Batı-Avrupa’daki Türk Kökenli Milletvekilleri olarak bu güzel Akdeniz adasının, Kıbrıs’ın birleşmesinden ve ortak bir devlet çatısı altında dayanışma içerisinde birlikte yaşamasından yanayız. Hiç kuşkusuz bu ortak devlet projesinin vazgeçilmez ön koşulu iki toplumun, Rum ve Türk halkının her alanda eşitliği temeline dayanmak zorundadır.

Bu haklı ön koşulun içtenlikle benimsenmesi gerekir. Öte yandan Kıbrıslı Türklerin güven içerisinde yaşamaları için Türkiye’ninde AB üyesi oluncaya değin, Kıbrıs’ın Türkiye-Yunanistan garantörlüğü altında olmasında gerek görenleri anlamak gerekir. Kanımca adanın tümü AB’ye üye olduktan sonra gerekli barış ve güvenli ortam kalıcı olarak sağlanmış olacaktır.

Kuzey Kıbrıs toplumunun vermekte olduğu kararlı uğraşı ilgiyle izliyoruz. Bu yöndeki girişimlerinizde yanınızda olduğumuzun bilinmesi gerekir. Sayın Cumhurbaşkanı burada durumu bütün açıklığıyla ortaya koydu.

Kıbrıs Rum tarafının bu olumlu gelişmeler sürecinde iyi bir yaklaşımla Kuzey Kıbrıs’a uygulamam embargonun kalkması yönünde artık veto uygulamayarak, yeni politikasını kanıtlamasını bekliyoruz.Güney Kıbrıs’ın, öncelikle Kuzey Kıbrıs’a uygulanan izolasyonların kalkmasından yana tavır sergilemesi bu yeni politikanın simgesi olmalıdır.

Kuzey Kıbrıs’a, Ercan Havalimanı’na uçan ve her iki tarafla diyalog isteyen, barışa ve çözüme katkı isteyen herkese Rum kesiminin kapıları açık tutması, güven sağlayacı birlikteliği kolaylaştırıcı bir tavır olacaktır.

Bizler iki toplumlu, iki bölgeli, her alanda iki toplumun eşitliğine dayalı bir Kıbrıs’ın geleceğine inanmak istiyoruz.

Dün oluşturulması benimsenen çalışma komisyonları ve teknik komitelere şimdiden başarılar diliyoruz. Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında bu çalışmalara AB tüm gücüyle destek olmalıdır.

AB’nin böylece yaptığı büyük yanlışı düzeltmesi için eline çok önemli, belkide son bir fırsat düşmüştür. Bu önemli çözüm projesi kaçırılmamalıdır.

Bu tarihi girişimde bir yanlışa düşülmemesini dilerim ve düşülmeyeceğine inancımı belirtmek isterim. Kıbrıs, Türkiye ve Türk halkı için herhangi bir ülke değildir. Kıyılarını buradan kendi gözlerimizle görebildiğimiz uzaklıkta olan Türkiye’nin bu adada 500 yıl geriye uzanan tarihi, insanı, kültürel ve jeopolitik bağları ve hakları vardır. Bunu hiç kimsenin görmemezlikten gelmeye hakkı olmadığı inancındayım. Hiçbir haklı gerekçesi olmadığı halde Kıbrıs’ta üsleri bulunan İngiltere ile kıyaslandığında, Türkiye’nin buradaki varlığındaki haklılığını çok daha iyi anlamamız gerekir.

Son derece yararlı olacağına inandığım bu toplantıyı düzenleyen herkese çok tesekkür ediyorum.

Beni ilgiyle dinediğiniz içi teşekkür ederim.

Dateien:

kibris_konusmasi_nisan_2008.doc

ortak_basin_aciklamsi.pdf