Demokrasi Maskesi Düşürüldü

Siyasal bilimci AKP yıllarca özellikle Avrupa siyasilerine ve kamuoyuna, Türkiye’de “statükoculara karşı” demokrasiyi, yeniliği, reformları savunan parti olarak kendini tanıtmayı başarmıştı.

Siyasal bilimciAKP yıllarca özellikle Avrupa siyasilerine ve kamuoyuna, Türkiye’de “statükoculara karşı” demokrasiyi, yeniliği, reformları savunan parti olarak kendini tanıtmayı başarmıştı. Son yıllarda demokrasi ve hukuk devleti uygulamalarına karşı kuşkular giderek arttı. Gezi Parkı’nda, ağacına ve çevresine sahip çıkan insanlara yapılan ve hiçbir demokratik ülkede olmayan şiddet ve baskı, Başbakan’ın demokrasi maskesini düşürdü. Çünkü dünya kamuoyu olup bitenleri yakından izledi.

Başbakan Erdoğan demokrasiyi, kamuoyundan sakladığı gerçek amacının aracı olarak gördüğünü, söylemi ve uygulamalarıyla göstermektedir. Siyasi ve toplumsal muhalefet, farklı görüş, farklı inanç ve yaşam biçimlerinin özgürce savunulması ve yaşanması, bağımsız yargı, özgür basın, özerk üniversite, çağdaş eğitim sistemi, demokrasinin vazgeçilemez koşullarıdır. Bunlar anayasal ve evrensel haktırlar.

Diktatörlüğe sürükleyen politikalar

Seçimlerde yüzde elli oy aldım gerekçesiyle, basın özgürlüğünü yok edersen, emeğinin hakkını isteyen emekçinin, şehirdeki parkına, ağacına, yeşiline, çevresine sahip çıkanlara, para
sız eğitim isteyen öğrencilere, hükümetin beğenilmeyen politika ve uygulamalarını protesto edenlerin üzerine biber gazı, gaz bombası, tazyikli su ve copla saldırtan yönetimler, kendilerine asla demokrat diyemezler. Aksine bu uygulamalar, demokratik hakları kabul etmeyen, ülkeyi giderek baskı rejimlerine ve diktatörlüğe sürükleyen politikalardır. AKP son yıllarda çok açıkça demokrasiden uzaklaşarak baskı ve dikta yönetimine hızla ilerleyen politikalar izlemektedir. Batılı hükümetler, kendi ekonomik ve stratejik çıkarları nedeniyle AKP hükümetine karşı çok açık tavır sergilemezseler de, Türkiye’deki durumu çok iyi bilmekte ve izlemektedirler. Avrupa kamuoyunun belli kesimlerinde ise, Başbakan Erdoğan’ın imajı artık bir “tiran”, baskıcı diktatör olarak görülmeye başlanmıştır.

‘Üç beş çapulcu’

‘Gezi Parkı direnişi bıçağın kemiğe dayandığının işaretidir!’
Türk halkının fazla sabırlı ve tahammülkâr olduğu bilinmektedir. Ancak bunun sınırı “bıçağın kemiğe dayanmasıdır”. İşte o zaman Türk halkı ayağa kalkar ve gerekeni yapar. Tıpkı ulusal Kurtuluş Savaşı’nda kanıtlandığı gibi…
Görünen odur ki Başbakan öteden beri toplumu germeyi, kutuplaştırmayı ve ayrıştırmayı, stratejisi haline getirmiştir. Bir Başbakan düşününki, yüz binlerce gencin ve her yaş ve meslek grubundan insanın Taksim’de, Türkiye’nin ve hatta dünyanın dört bir yanında katıldığı Gezi Parkı protestolarını, “üç-beş çapulcunun hareketi” olarak nitelendirebilsin. Bu yüz binlere ve onlara gönülden destek veren milyonlarca insana yapılan açık bir provokasyon ve hakaret değil midir? Bu politika, ülkesine ve halkına karşı sorumluluk duyan bir siyasi lidere yakışabilir mi?
Üstelik bu insanlara intikam hırsıyla meydan okuyarak “Biz orada yıkılan kışlayı yeniden yapacağız” açıklamasını da ekleyerek. Böyle bir kişiliğin hem de daha fazla yetkilerle cumhurbaşkanı veya başkan olması, Türkiye’yi nerelere taşıyabileceği çok iyi düşünülmelidir!
Türk halkının bir kesimini elinizdeki büyük medya yoluyla, baskı ve korku ortamı yaratarak ve de insanların dini inançlarını istismar ederek susturabilir, aldatabilirsiniz. Ancak tüm dünya televizyonlarının gösterdiği şiddeti, baskıyı ve yüz binlerin protestosunu saklayamazsınız. Avrupa medyası Gezi’de polisin uyguladığı şiddeti ve yüz binlerin günler süren direnişini en önemli haberler arasına koyarak vermektedir. Bu insanlar Başbakan’ın “üç-beş çapulcu” sözünü duyunca, böyle bir yalanı söyleyebilen siyasi lidere nasıl güvenebilecektir?