Alevi İnançlı İnsanlarımızın Haklı İstemleri Artık Yaşama Geçirilmelidir !

Türkler tarafından kendimiz için söylenen ve doğruluğu sıkça kanıtlanan bir söz var: „Bıçak kemiğe dayanmadıkça gerekeni yapmayız!“ Bu söz günümüzde Alevi inançlı insanlarımız için sonderce geçerlidir. Büyük bir olasılıkla Türk halkının beşte biri Alevi inançlı insanlarımızdan oluşuyor. Alevilere Osmanlı döneminde ve 1970li – 1980li yıllarda en hafif deyimiyle iyi davranılmadığı biliniyor. Maraş, Çorum, Sivas olayları örneklerinden hatırlanacaği gibi, kışkırtmalar ve provokasyonlar sonucu meydana gelen kanlı olaylarda yüzlerce insanımız yaşamını yitirdi.

Bu acı olaylarda Alevilere yapılan saldırıların arkasında Devletin olduğu söylenemez. Ne varki Devlet her vatandaşının can ve mal güvenliğini korumakla yükümlüdür. Sivas`ta aralarında ünlü ozanların ve sanatçıların da bulunduğu 35 insan yakılarak öldürülmüştür. Aziz Nesin büyük bir uğraş ve biraz da şans eseri kurtarılabilmiştir. Devletin güvenlik güçleri ivedi kararla bu provokasyona müdahale etmediği ve gerekli önlemleri almadığı için bu acı olay yaşanmıştır. Bu olay Türkiye Cumhuriyeti tarihinde unutulamıyacak bir yüzkarasıdır.

Aleviler, kendilerine karşı yapılan bu saldırılara, Devletin bu insanlarımızın dini inançlarını istedikleri gibi özgürce yaşayabilmeleri için gerekli yasal düzenlemeleri yapmamasına ve toplumumuzun bazı kesimlerinde İnançları nedeniyle hor görülmelerine karşın, devlete karşı hiçbir yasa dışı eylemde bulunmamışlardır. Türkiye Cumhuriyetinin ulusal bütünlügü Aleviler tarafından tartışma konusu olmamış, Alevi toplumunun büyük kesimi tarafından, salt Alevi inancına dayalı siyasi partiler itibar görmemiştir.

PKK, Yukarıda belirtilen gerekçeleri öne sürerek özellikle kürt kökenli Alevi toplumunu kendi yanına çekebilmek için Türkiye`de ve yurtdışında 25 yılı geçkin bir süredir yoğun çaba sarfetmektedir. Bu çabasında günümüze değin yalnızca Kürt kökenli Alevilerin az bir kesimi üzerinde etkili olabilmiştir. Ancak bilinmelidir ki PKK`nın bu yöndeki çalışmaları daha da yoğunluk kazanarak sürecektir.

Alevi Toplumunun haklı istemleri ivedi olarak karşılanmalıdır !

Cem Vakfı, değerli bilim adamı Prof. Dr. İzzettin Doğan öncülüğünde, Türk halkının Kardeşliği, birliği, eşitliği ve esenliği için yıllardır sabırla, son derece yararlı çalışmalar yapmaktadır. Türkiye Cuhmuriyeti`nin demokratik, laik, üniter, sosyal bir hukuk devleti olarak gelişmesi için kararlılıkla uğraş vermektedir. Alevi vatandaşlarımız üzerinde, özelliklede yurtdışında oynanmak istenen – bölücü amaçlı – oyunlara gelinmemesi için büyük bir duyarlılıkla ve etkin bir biçimde karşı çıkmaktadır. Kanımca Türkiye`deki politikayla Batı-Avrupa ülkeleri arasındaki en önemli fark şudur: Türkiye`de genellikle güncel politikalar gündemi doldurmakta, orta ve uzun vadede çözüm bekleyen siyasal, sosyal ve ekonomik sorunlar gereğince ve zamanında irdelenememekte, bu konulara ilişkin çözüm önerileri ve tasarıları geliştiril(e)memektedir. Oysa Batı Avrupa ülkelerinde ve ABD`de genellikle orta ve uzun vadede çözüm bekleyen toplumsal sorunlar üzerinde durulmakta, çözüme yönelik tartışmalar yapılmakta ve öneriler geliştirilmektedir. Alevi halkımızın haklı istemlerinin günümüze değin gereğince ele alınmayışı, buna güzel bir örnek temsil etmektedir. Bu son derece önemli konuda, siyasi partilerin ve hükümetlerin bugüne değin bu denli kayıtsız kalmalarını anlamak mümkün değildir. Demokrasi en geniş ve bilinen tanımıyla, halkın özgür iradesine uygun yönetim biçimidir, halkın kendi yönetimidir.

• Halkın kendini yönetmekle görevlendirdiği yetkililer, seçmenlerin haklı istemlerini kabul edilir bir süre içerisinde yaşama geçirmekle sorumludurlar. Demokraside siyasiler yalnız çoğunluğun istemlerini değil, toplumda sayıca azınlıkta kalan kesimlerin de haklı taleplerini dikkate almak ve yaşama geçirmekle yükümlüdürler. Siyasi otoriteler, bunu, toplumda eşitliği, adil uygulamayı, kardeşliği, bireyler arasındaki dayanışmayı ve sosyal barışı sağlamak ve de sürekli kılmak için yapmak zorundadırlar. Aksi halde demokrasi sağlam temellere oturamaz, hatta sürekli güvensizlik içerisinde sarsılabilir. Demokrasi ve hukuk devletinde her vatandaşa eşit davranılması, eşit uygulama sağlanması demokratık hukuk devletinin temel ilkesini oluşturur. Bu anlamda dini inançlar konusunda da her vatandaşa eşit davranılması, eşit yasal koşulların sağlanması büyük önem taşır. Bu eşitliğin ve adil uygulamanın hukuk devletinde yasal güvencelerle yerine getirilmesi gerekmektedir.

• Dini inançlar doğru ya da yanlış inanç diye kategorize edilemezler, edilmemelidirler.

Doğruluğuna inandığınız dini inancımızın, farklı inanç sahipleri tarafından yanlış inanç olarak görülmesini nasıl kabul edemiyorsak, başkalarının farklı dini inancını da yanlış inanç olarak değerlendirme hakkımızın olamayacağını bilmek zorundayız. Başkalarının dini inanç farklılıklarına saygılı ve hoşgörülü olmamız, kendi dini inancımıza başkalarından beklediğimiz saygı ve hoşgörünün önkoşuludur. Bunun için toplumumuzdaki farklı inançlara eşit davranılmasını sağlayacak yasal güvencelerin ivedi olarak yürürlüğe konması, başta hükümet olmak üzere tüm siyasi partilerin kanımca önemli bir görevidir.

Cem Vakfı ve 632 Alevi kuruluşu ve inanç önderi tarafından desteklenen 6 ana isteğin, ne denli sorumluluk duygusuyla dile getirildiği görülmektedir.

„1. Genel Bütçeden din hizmetleri için ayrılan kaynaklardan Aleviler de kendilerine düşen payı almalıdırlar.

2. Zorunlu olsa da olmasa da, okullarda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinde Alevilik de dahil olmak üzere tüm inançlar yansız öğretilmelidir.

3. Devlet Radyo ve TV kanallarında bütün inanç gurupları kendilerini oransal olarak ifade edebilmelidir.

4. Cemevlerinin yapımına da yeterli arsa ve maddi destek sağlanmalıdır.

5. İnanç uygulamaları ve CEM`leri yönetecek ve yönlendirecek bilgili kişilerin yetiştirilmesi amacıyla okullar açılmalı ve üniversitelerimizde tasavvuf bölümleri kurulmalıdır.

6. Halk geleneğinde inanç ve kültürün tamamlayıcısı unsurlardan birisi olan saz, okullarda müzik aleti olarak tavsiye edilmelidir.“ Kanımca son derece makul ve sağduyulu hazırlanmış olan bu haklı istemlerin yaşama geçirilmesine engel olabilecek hiçbir haklı neden bulunmamaktadır.

Diyanet Kurumu günümüzdeki yapısıyla, Alevi inançlı insanlarımızı temsil etme ve onlar adına karar verme hakkına ve yetkisine sahip değildir. Ancak bu kurum içerisinde Alevi İnsanlarımızın inançlarıyla yetkili özerk bir Genel Müdürlük oluşturularak bir çözüm bulunabileceği kanışındayım.

Halkımızın önemli bir bölümünü oluşturan Alevi inançlı vatandaşlarımızın, inançlarıyla ilgili alanda da kendilerine eşit davranıldığını ve ayırım yapılmadığını görebilmeleri ve yaşayabilmeleri en doğal haklarıdır. Bu demokrasinin, hukuk devletinin, sosyal dayanışmanın ve bunlar kadar önemli olan sosyal barışın vazgeçemiyeceğimiz koşuludur. Ben Trabzon kökenli sünnî inançlı bir aileden geliyorum, yani Alevi değilim. Ancak siyasal bilimci, Türkiye`deki durumu ve sorunları yakından izleyen ve de kısa bir süre öncesine değin Türk kökenli bir Alman parlamenter olarak bu konuda da büyük bir sorumluluk duyuyorum.

Başta iktidar partisi olmak üzere, tüm siyasi Partileri, artık daha fazla zaman kaybetmeksizin, öncelikle toplumsal barışın sağlanması için son derece önemli bu görevi yerine getirmeye çağırıyorum. Değerli basınımıza, Alevi toplumunun bu haklı istemlerini kararlılıkla destekleme görevi düstüğü inancındaym.

Dateien:

alevi_toplulumuzun_haklari_20_1_2010c.pdf