İtalya ve Federal Almanya arasında yapılmış olan 'İş Gücü Alma Anlaşması' nın geçtiğimiz günlerde ellince yıl dönümüydü. Bu anlaşma sonucu kendilerine ihtiyaç duyulan binlerce genç insan iş gücü olarak Almanya’ya getirildi.
Bu gelişmeyi altmışlı yıllarda İspanya, Yunanistan, Türkiye, Portekiz, Yugoslavya, Tunus ve Fas gibi ülkelerle yapılan anlaşmalar izledi. 1973 yılında iş gücü alınımının durdurulmasına kadar, göç Almanya’ nın gündemindeydi. Daha sonraki dönemde burada çalışan işçilerin eşleri ve çocukları geldiler. Başlangıçta ülkelerine geri dönmeyi düşünenler, bu kararlarından vazgeçip, Almanya’ yı yeni vatanları olarak görmeye başladılar.
Bu bağlamda göçmenlerin Almanya’nın yeniden yapılanması ve refaha kavuşmasındaki önemli katkılarını unutmamak gerekir. Özellikle zor şartlarda çalışmaları için yerli işçi bulmak zordu. Ayrıca buraya yerleşen göçmenlerin sağladığı kültürel zenginliğin, Almanya’ nın Dünya’ya açık bir ülke haline gelmesinde önemli bir katkı oluşturduğunu görmek gerekir. Burada yaşayan göçmenler uyum sorunlarına rağmen Alman toplumunun sabit bir parçası haline geldiler.
Ne yazık ki bazı politikacılar Almanya’ nın geriye dönüşü olmayan bir göç ülkesi, ve kültürel çeşitliliği olan bir toplum olduğunu kabullenmek istemiyorlar. Burada yaşayan göçmenlerin, Alman toplumunda genel kabul gördüğünü savundukları değerler ve yaşam biçimine uymaları gerektiğini savunarak, bir asimilasyon politikası izlemeye çalışıyorlar. Federal İçişleri Bakanı Wolfgang Schäuble ve Bavyera Eyalet Başbakanı Edmund Stoiber tarafından son günlerde bu yönde yapılan açıklamalarda asimilasyon politikasının istenildiği açıkca ortadadır. Bavyera hükümetinin önerdiği ’10 Nokta Planı’ hukuksal yönden son derece düşündürücü kısıtlamalar içeriyor. Uyum kısıtlamalarla ve zorla gerçekleştirilemez. Böylece, Birlik Partilerinin geçmişte izledikleri uyum politikalarında yapmış oldukları hatalardan ders çıkarmadıkları anlaşılıyor. Birlik Partileri ve SPD koalisyon anlaşmasında toplumun tüm kesimlerini içermesi gereken bir bütünsel uyum politikası izleyeceklerinden sözediliyor. Ancak yapılan açıklamalar ve girişimler bunun tersini gösteriyor ne yazık ki.
Federal Alman Meclisi Sol Parti Meclis Grubu olarak biz okul, meslek eğitimi ve iş alanında somut uyum girişimlerinde bulunulması gerektiğini ve aynı zamanda hukuksal eşitlik ve eşit uygulamanın sağlanılmasını ısrarla savunuyoruz. Alman toplumu ve kültürel azınlıklar arasındaki kültürel ve dini iletişim için daha iyi olanakların sağlanması şarttır. Alman vatandaşlığına geçişin kolaylaştırılması ve Alman devleti tarafından eski vatandaşlığın kabul edilmesi, burda yaşayan göçmenlerin vatandaşlık haklarının tümünü alabilmesi için temel koşulu oluşturuyor. Ayrıca anayasada da yer alan eşitlilik yasasının göçmenlerin varolan olanaklardan daha iyi yararlanabilmeleri yönünde uygulanması gerekiyor.
Anaokulları ve okullarda özellikle dar gelirli aile çocuklarına eğitimde şans eşitliğinin sağlanması için derslerde destek verilmesi gerekmektedir. Bu konuda Almancanın yanı sıra ana dil öğreniminin de önemi büyüktür. Finansmanı ve uygulaması sağlanarak Almanca Dil ve Uyum kurslarının 600 saatden 900 saate çıkarılmasını doğru buluyoruz.
Özel sektör ve kamu alanındaki işverenlerde sosyal durumu zayıf olan göçmen kökenli gençlere daha fazla meslek eğitimi yeri sağlanması gerekmektedir.
Alman hükümeti, eşitlik, anlayış ve diyalog üzerine kurulmuş bir toplum yaratmak adına, ‘ayrımcılığı önleyeci kapsamlı bir yasayı’ ivedi olarak yürürlüğe koymalıdır.