Cumhuriyet, 18.01.2014
Batı Avrupa Kamuoyu artık aldatılamaz !
Başbakan Dünya’nın dört bir yanındaki Türkiye’nin Büyükelçilerini Anakara’ya toplayarak, görev yaptıkları ülkelerde “17 Aralık operasyonunun“ ülkeye karşı bir darbe hareketi olduğunu anlatın diyor.
Bunu, AKP’nin ve özellikle de Başbakan’ın kamuoyunu ve insanları aldatmada bir süre öncesine değin son derece başarılı olduğuna güvenerek söylüyor. Ne var ki yalancının mumunun yatsıya kadar yandığı unutuluyor.
AKP köklü reformlarla Türkiye’nin önünü açarak ülkede daha fazla özgürlük, şeffaflık, demokrasi getireceğine, yolsuzlukların ve rüşvetin üstüne kararlılıkla gidileceğine ve ordunun siyasi etkinliğinin sınırlandırılacağına Türkiye ve Batı kamuoyunu inandırmayı başardı. Buna ben Almanya Parlamentosu ve Avrupa Parlamenterler Meclisi üyesi olarak da şahsen tanık oldum.
Kuşkusuz, AKP’nin izlediği ultra liberal ekonomi politikalar, Kamu İktisadi Kuruluşlarının ve Kamu mallarının özelleştirilmesi ve yabancı tekellere de sınırsız olarak satılır olması, olaya bu açıdan bakan Batı Kamuoyu için çok önemliydi. AKP, ulusal çıkarlara ve ulusal bağımsızlığa büyük önem veren Kemalist ve yurtsever aydınların, bilim adamlarının, gazetecilerin, gençlerin ve yüksek rütbeli subayların uydurma iddialarla tutuklanmasına, yargılanmasına ve susturulmaya çalışılmasına, konuyu sadece ekonomik çıkarlar düzeyinde gören Batılıların desteğini bile görüyordu.
Avrupa Kamuoyu tek gözlü ve tek vicdanlı değildir!
Ancak unutulmamalıdır ki demokratik ülkelerde ve batı kamuoyunda, olayları gerçek demokrasiye, hukuk devletine, kuvvetler ayrılığına, basın ve fikir özgürlüğüne ve tabii ki insan haklarına nedenli uyulduğu kriterleriyle bakan etkin bir kesim de vardır. Bu kesimin en büyük yanılgısı, halkının tamamına yakın bir kısmının Müslüman olan ülkelerde, laikliğin nedenli büyük önem taşıdığının yeterince anlaşılamamış olmasıdır. Batılı ülkelerde kilise veya dini cemaatler, devleti dini kurallara göre yeniden biçimlendirme gibi bir amaçla ortaya çıkmıyorlar. Batı Avrupa ve ABD için bu dönem 200 yıl geride kaldı. Oysa Müslüman ülkelerde devleti dini kurallara göre yeniden biçimlendirmek isteyen, dini siyasi ve ticari amaçları için kullanan ve dini inançları için birbiriyle savaşan etkin kesimlerin olduğunu anlamakta zorlanıyorlar. Bu nedenle de laiklik ilkesinin gerektirdiği kuralların önemini, kişisel özgürlükleri sınırlandırıyor gerekçesiyle, bazıları yeterince algılayamıyor. Halkının büyük kesimi Müslüman olan ülkelerde, demokratik hukuk devleti ve barışın korunmasında laikliğin vazgeçilemez öneminin ısrarla Batı Kamuoyuna anlatılması gerekmektedir.
Yolsuzluk ve rüşvet olayı, Erdoğan’ın inanılmazlığının kanıtı oldu!
Gezi Parkı ve Taksim olayları Erdoğan’ın ve AKP’nin demokrasi maskesini düşürdü. Polisin, demokrasiyle bağdaşmayan ölçüsüz güç kullanmasını Dünya Kamuoyu gün be gün izledi. Başbakanın “polisimiz destan yazdı“ diyerek dikta yönetimlerini andıran tavırları, destekleyenlerini sokağa dökerek karşı gösterileri organize etmesi, Batı Dünyasında, Erdoğan hükümetinin demokrasiyle bağdaşmadığının görülmesini büyük ölçüde sağladı.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük yolsuzluk ve rüşvet skandalını bazı kanıtlarıyla bir çok ülke televizyonlarında görülmesi, başbakanın yargıya ve polise doğrudan müdahale yaparak bu olayı örtbas yapmaya kalkması, Erdoğan hükümetine olan güveni tamamen sarstı, hatta yok etti.
Başbakanın alelacele Anakara’ya çağırarak komplo teorilerini anlattığı Türkiye Büyükelçilerinden, bunu görevli olduğunuz ülkelerde anlatın demesi, Sayın Erdoğan’ın Avrupa ve ABD kamuoyunu hiç tanımadığını açıkça göstermektedir. Yolsuzluk ve rüşvet konularında son derece duyarlı olan Batı Kamuoyuna ve siyasilerine, “yolsuzluk ve rüşvet operasyonu” Amerika, Almanya, İngiltere, Fransa, İsrail gibi ülkelerin komplosudur. Çünkü bu ülkeler, başbakanın iddia ettiği gibi, üçüncü köprü ve Dünya’nın en büyük hava alanı olarak lanse edilen büyük projeleri Türkiye’nin gerçekleştirmesini, hızlı kalkınmasını ve istikrarını istemiyorlar mı diyecekler. Bu gülünç iddiaları aklı başında herhangi bir Büyükelçinin savunması, bu kişileri ve Türkiye`yı nedenli gülünç duruma düşürebileceğini, anlaşılan başbakan değerlendirebile yeteneğinden yoksun gözükmektedir.
Günümüzde krize giren ülkelerin diğer ülkeler üzerinde de etkili olmasının engellenmesi amacıyla, Yunanistan, Portekiz, İspanya, İtalya örneğinde olduğu gibi, yüzlerce milyar yardım yapıldığı görülmüyor mu? Hatta Çin ekonomisinin kalkınma hızının düşmesi bile, Avrupa ve ABD ekonomileri için günümüzde sıkıntı yaratmaktadır. Bu nedenle Türkiye’ye karşı komplo yaptığı söylenen ülkeler, Türkiye’nin gelişen ekonomisinden önemli yarar sağlamakta ve bunu istemektedirler.
Yolsuzluk ve rüşvet skandalının üzerine giden ve gitme hazırlığında olan savcıları ve binlerce emniyet ve polis memurunu görevden alarak ve yargı bağımsızlığını yok ederek, dikta yöntemleriyle yolsuzluk ve rüşvet alanları koruyacaksın, sonra da buna “komplo“ kılıfını uyduracaksın. Türkiye ve Dünya Kamuoyunu bu denli aptal sanıyorsanız sayın başbakan, yanıldığınızı göreceksiniz!