Aydınlık Gazetesi – Dışardan bir gözle Demirel`in ardından

Prof. Dr. Hakkı Keskin                                                                           23.6.2015

Dışardan bir gözle Demirel`in ardından

50 yıldır Almanya`da, Hamburg ve Berlin`de yaşamaktayım. Ünüversite öğrenimimi ve doktoramı Berlin Hür Üniversitesinde yaptım. 1968-1971 yıllarında Almanya Türk Öğernci Federasyonu başkanı olarak 68 öğrenci liderlerindenim. Bülent Ecevit`in politikalarını desdeklemek amacıyla 1972 de Halkçı Devrimcı Birliği Berlin, daha sonrada „Almanya Halkçı Devrimci Federasyonunun“ kuruluş çalışmalarında aktif olarak yeraldım. 1985-2005 yıllarında Almanyali Türklerin eşitlik haklarını savunmak amacıyla, Almanyanın değişik kent ve eyaletlerinde oluşan 230 üye derneği bir araya getiren „Almanya Türk Toplumu“ nu (TGD) kurduk. 10 yıl bu örgütün kurucu genel başkanlığını yaptım.

1993-97 yılarında Hamburg Eyalet Parlamentosuna seçilen ve Alman kökenli olmayan ilk milletvekiliydim. Ekim 2005-2009 yıllarında Alman Parlamento Milletvekili ve Avrupa Parlamenterler Meclisi üyeliği yaptım.

1980-2005 yılları arasında Berlin ve Hamburg`da öğretim üyesi olarak siyasal bilgiler, göç ve uyum konularında dersler verdim.

Kapsamlı doktora tezimde, OsmanlI devletinde sanayı devriminin olamayış nedenlerini ve Türkiye Cumhuriyeti`nin sosyo ekonomik ve siyasi tarihini araştırdım. Tezim Almanca olarak „Die Türklei“ (Türkiye, Osmanlı İmparatorluğundan ulusal Devlete) ismiyle 1976 da yayınlandı. Türkiye`deki gelişmeleri her gün okuduğum Cumhuriyet Gazetesinden ve tabiiki bilimsel yayınlardan yakından izledim.

BELLEĞIMDE İZBIRAKAN İKİ OLAY

Almanya Türk Öğrenci Federasyonu başkanı olarak, Türkiye`deki gelişmeler hakkında yaptığımız toplantı ve  açıklamalar nedeniyle haziran 1970 de vatandaşlık hakkım elimden alındı. Konu kamuyunda geniş yankı buldu. Bu olay benim de katıldığım 5 günlük aclık grevleri ve protestolarla Almanya ve bazı  Avrupa ülkelerinde protesto edildi. Avukatlarım Uğur Mumcu (kendisini rahmet ve saygıyla anıyorum) ve Uğur Alacakaptan`ında savunmalarıyla danıştayda davayı kazanarak vatandaşlık hakkımı geri aldım. Yaşamımda unutamıyacağım önemli bir anı bu. 1971 darbesinden sonra ikinci defa vatandaşlık hakkım elimden alındı. Yine daniştay kararıyla vatndaşlığımı geri aldim.

Hiç unutamıyacağım ikinci önemli olay da Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan`ın iğdamlarını önlemek için yaptığımız 5 günlük aclık grevi ve protesto gösterileriydi. Aclık grevimize ünlü Alman profesörler de katıldı, Alman medyasında geniş yankı buldu. Sosyal Demokrat ve humanist Almanya Cumhurbaşkanı Gustav Heinemann isteğiımıze uyarak, Türkiye nezdinde Denizlerin ığdamının önlenmesi için girişimlerde bulundu.  Ne yazık ki bu gencecik üç yurseverein 6 Mayıs 1972 tarihinde katledilmesi önlenemedi. Çok sonra öğrendim ki, Deniz geçmişte benin vatandaşlıktan atılmama karşı protestolarda bulunmuştu.

 

BU ÖZEL YAZIMIN NEDENİ

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel`in ölümü nedeniyle „Demirel`in ardından“ başlıklı bir açıklama yaptım. Demirel`in büyük ber devlet adamı olarak Türkiye tarihine geçeceğine değindim. Bu açıklamam, Demirel`in üç fidanın ölümüne onay vermesi ve genel olarak da siyasi çizgisi  nedeniyle, eleştirilere neden oldu. Biografimle ilgili yukardaki açıklamyi bu nedenle yapma gereği duydum, bağışlayın lütfen.

Vatandaşlıktan çıkartıldığımda yüzlerce yazı yayınlandı. İlhan Selçuk`un 26.7.1970 tarihli „Hakkı ile Süleyman“ başlıklı yazısı tam bu ilişkide aklıma geldi. Yazıda ikimizin de köy çocuğu olmamız, yurt dışında okumamız ve „Bakanlar Kurulunun Başbakan Süleyman Demirel başkanlığında toplanarak Hakkı`yi Türk vatandaşlığından çıkarttiğı“ İIhan Selçuk`un o unutulmaz hicivli diliyle eleştiriliyordu.

Süleyman Demirel`in üç genç insanın ölümüne onay vermesi, yaşamında belkide yaptığı en büyük hata olsa gerekir. Bunu kınamak saygın bir tavırdır. Benim vatandaşlıktan çıkartılmam ise, bu denli geniş yankı yapabileceği düşünülmemiş olan,  belkide başbakan için rutin bir uygulama olmuştur.

Ne varki Demirel zamanında, kendi örneğimde yaşadığım gibi, yargı bağımsızdı. Demireli eleştiren sayısız kişilerden hiç biri hakkında dava açılmamıştı. O konuşan, çağdaş, Atatürk ilkelerine bağlı bir Türkiye için çalıştı. „Caddeler yürümekle aşınmaz“ açıklamasıyla, farklı yorumların aksine, bırakın yürüsünler, görüşlerini söylesinler diyordu Demirel. Erdoğan döneminde ise bunun tam aksine, Taksim/Gezi direnişinde ve yüzlerce diğer gösterilerde öldürülen, yaralanan, hapse atılan insanlarımıza tanık olduk. Demirel, yeğeninin bir yolsuzluk nedeniyle tutuklanması ve hapse atılmasına karışmadığı gibi, onun cenazesine bile gitmedi.

Demirel`i, Türkiye siyasetinde 40 yıl parti başkanı, başbakan ve özellikle de örnek cumhurbaşkanı olarak yaptığı hizmetleri ve yanlışları, terzinin kefesine koyarak değerlendirmek gerekir. Bir bilim insanı olarak benden lütfen farklı bir yaklaşım beklenmesin.