- DÜNYA TÜRK FORUMU
“TÜRK DİASPORASI VE TÜRK DÜNYASI VİZYON 2023”
03-05 NİSAN 2013, İstanbul, Titanic Business Europe Otel, Türkiye
Prof. Dr. Hakkı Keskin
2005-2009 Federal Almanya Parlamentosu Milletvekili ve Avrupa Konseyi Üyesi
Almanya Türk Toplumu Onursal Başkanı
Almanya`daki Türk-Azerbaycan Birliği Başkanı
„Ermeni Diasporaları Vizyon 2015 ve Türk Diasporaları Vizyon 2023“
Değerli Konuklar, Değerli Basın mensupları,
Türk Dünyası için sonderece önemli olan bu 2. Türk Dünya Forumunu düzenleyen ve bu çalışmada katkısı olan herkese öncelikle teşekkür etmek istiyorum. Türk Dünyası`nın ilişkilerini ve birlikteliklerini çok yönlü olarak geliştirmeleri, tüm Türk Dünyası mensupları ve özellikle de Türki Cumhuriyetleri için büyük önem taşımaktadır.
Kanımca bu çalışmalara daha büyük önem vermeliyiz. Bu ülkeler arasındaki siyasi, ekonomik, ticari, kültürel, turizm ve insani ilişkilerin daha hızla gelişmesi ve derinlik kazanması, tüm Dünya Türk halklarının yararına olacaktır.
Bu bağlamda Türk Dünyasında ortak dil ve alfabe birliği, bu çok yönlü ilişkilere büyük ivme kazandıracaktır. Bu konu üzerinde önemle durmalıyız.
Önemsediğim bu önerilerimden sonra, konuma gelmek istiyorum.
Değerli Konuklar, Değerli Dostlar,
Ermeni Diasporaları öteden beri 1915 olaylarını, kendi birlikteliklerini sağlamanın ve kimiklerini koruyabilmenin önemli ve vazgeçilemez bir aracı olarak görmektedirler. O kadarki, her an ve her düzeyde 1915 zorunlu göç, tehcir olayını „soykırım“ iddiasıyla bir çok ülke gündemine taşınmaktadır.
Birinci Dünya Savaşı yıllarında, Türkiye`nin doğu illerini işgal eden Çarlık Rus orduları saflarında, kendi vatanlarına isyan ederek, yüz yıllarca birlikte yaşadıkları Türkleri katletmeye koyuldular. Yüzbinlerce Türk ve Müslüman insan bu işgal ve isyan yıllarında katledildi, yüzbinlercesi evini barkını terketmek zorunda kaldı. İsyancı Ermeniler`in amacı bu koşullardan yararlanarak, bugünkü Türkiye`nin de doğusunun önemli bir kısmıyla büyük Ermenistan`ı kurmaktı.
Ozamanki Osmanlı Devleti, Ermeni isyancılarının savaş halindeki Rusya ile Türkiye`ye karşı savaşmalarına tepki olarak, Ermenilerin Doğu Anadolu`dan ve hatta isyana destek verebileceği sanılan bazı diğer bölgelerden, Osmanlı topraklarından olan bugünkü Suriye`ye zorunlu göçüne karar verdi.
Bir çok cephede savaş halinde olan Osmanlı Devleti, Ermeni`lerin bu zorunlu göçünü, ogünün ağır ulaşım koşulları da gözönünde bulundurulursa, gereğince organize edemediğinden ve yol boyunca Ermeniler`in can güvenliğini yeterince koruyamadığından, yüzbinlerce Ermeni insanımız, bu tehcir esnasında ölmüş veya öldürülmüştür.
Ancak Birleşmiş milletler tanımına göre de „soykırım“, bir devletin bir etnik veya dini azınlığı planlı programlı bir biçimde tamamen yok etmesidir. Oysa elimizdeki arşivler, kaynaklar, belgeler ve bilgiler böyle bir planın olmadığını göstermektedir. Nitekim isyancı çete mensupları harıç, Türkiye`nin bir çok yerindeki Ermeniler`e, dokunulmamıştır.
Türkiye bu konuda kendine güvendiği için, Ermenistan`a herkesin kabul edebileceği bir öneri yapmıştır. Gelin eşit sayıda Türk, Ermeni ve hatta uluslararası uzman tarihçilerden oluşan bir komisyon kuralım. Nerede varsa tüm arşivler ve belgeler bu komisyon üyelerinin araştırmasına sunulsun. Komisyonun araştırma sonucunu herkes kabul etsin. Türkiye`nin bu önerisi Ermenistan tarafından reddedilmiştir.
Çünkü Ermeni Diasporaları, 98 yıldır bu sözde „soykırım“ iddiaları üzerini adeta bir dini inanç haline getirerek, bu inanç onlara kendi aralarındaki kimlik birliğini sağlamaktadır. Öte yandan Dünya`nın dört bir yanında binlerce kişi geçimlerini de bu yoldan sağlamaktadılar.
Ermeni Diasporaları „sözde soykırım“ iddialarını, on yıllardır yaptıkları kararlı çalışma sonucu, bir çok ülke parlamentolarına da kabul ettirmeyi başarmışlardır.
Şimdi Ermeni Diasporası ve Ermenistan, 1915 tarihinin yüzüncü yılı olan 2015 de sözde „soykırımı“ Dünya kamuyouna daha da yoğunlukla taşımayı amaçlamaktadır.
Özellikle ABD Senatosunda, Fransa`da ve diğer bir çok ülkede daha da ileri gidilerek bu sözde „soykırımı“ kabul etmeyenlerin cezalandırılacağı bir strateji amaçlanmaktadır. Bu konunun bir çok ülke ders kitaplarına girmesi, bu iddiayı kabul etmeyen Türklerin milletvekili olmalarının önlenmeye çalışılması, Ermeni Diaspora Vizyonu 2015 arasında yer almaktadır.
Türkiye ise, kanımca anlaşılması güç bir yaklaşımla daha 20 yıl kadar öncesine değin bu konuda gerekli olan çalışmaları ihmal etmiştir ne yazıkki. Kanımca, bu konudaki yaklaşım, „biz üzerinde durmayalım“, bu konu unutulur sanılmıştır. Türkiye`nin izlediği bu politika, bir yandan Ermeni Diasporasını daha da cesaretlendirirken, diğer yandan da on yıllarca süren bu tek yönlü, yanlış, sahte ve saptırılmış iddialara dayanan film, kitap, gazeteler, bildiriler üzerinden yapılan çok yönlü agitasyon, okuyucu ve dinleyiciler üzerinde etkili olmuştur.
Oysa „Soykırım“ iddialarına ilişkin çalışmaların, Ermeni Diasporası için ortak bir kimlik güvencesi olduğu ve birnevi sanayi haline geldiği zamanında görülerek, bu yanlış iddilar bilimsel verilerle çürütülmeliydi.
Türkiye ve Türk Disporaları bu konuda kararlı ve yoğun bir atağa geçmelidir.
- Türkiye elinde inandırıcılığı olan „Ortak uzmantarihçilerden oluşan bir komisyonun“ önerisini, Dünya Kamuoyuna özgüvenle ve kararlı olarak sunmalıdır. Ben Almanya`daki deneyimden biliyorum, örneğin Türkiye`nin savunduğu „Ortak uzmantarihçilerden oluşan bir komisyonun“ kurulması sonderece inandırıcı ve mantıklı bir politikadır. Ermenistan ve Ermeni Diasporasının bunu kabul etmemesi de Türkiye`ye ayrıca önemli puan kazandırmaktadır. Ancak Türkiye bu tezini Avrupa, Amerika, Güney Amerika ülkelerinde önemle savunmalıdır.
- Türkiye, bilimsel alanda da atağa geçerek, özellikle Fransa, Almanya, İngiltere, Rusya, ABD, Türkiye ve Ermenistan Arşivleri, doktora çalışmalarıyla araştırılmalı ve gerçekler bilimsel çalışmalarla ortaya konmalıdır. Bu konuda Türkiye sözü geçen ülkelerde yüksek öğrenimini tamamlayan ve ülke dilini çok iyi bilen öğrencilere Türkiye Üniversiteleri üzerinden doktora bursu vermelidir. Böylece onlarca bilimsel çalışmayla „soykırım“ iddiaları irdelenmeli, gerçekler bu ülkeler için de ortaya konmalıdır.
- Sözde „soykırımı“ kabul eden ülkelere karşı, Türkiye atağa geçmelidir. Fransa, Almanya, İngiltere, Belçika, Hollanda, Rusya, ABD gibi ülkelerin tarihleri gerçek soykırımlarla lekelidir. Türkiye ve Türk Dünyası bu ülkelerin kolonial dönemde ve geçen yüz yılda yaptıkları soykırımlar ve katliamlar, yine doktora çalışmalarıyla bilimsel verilere dayanarak ortaya konmalıdır. Bu konuda da bu ülkelerde yüksek eğitim gören Türk kökenli öğrencilerden ve tabiiki Türkiye ve Türki Cumhuriyetlerdeki Üniversitelerden bu görevi beklemelidir.
Özellikle Batı kültürlerinde, size yapılan haksızlığa karşı susarsanız daha da üstünüze çullanılır. Tam aksine, özgüvenle karşı tarafın bu alandaki açmazlarının ortaya konması ve bu yoldan susturulmaları gerekmektedir.
- Ermeni Diasporasının ve Devletinin özellikle son yıllarda sözde „soykırımla“ ilgili olarak bir çok ülkede yoğunlaşan çabasının sonderece önemli bir nedeni vardır.
Ermeni Diasporası ve lobisi, Azerbaycan topraklarının işgalini, Dağlık Karabağı sorununu ve Hocali katliamını ve hatta 1918 de Azerbaycan`ın bir çok yerinde yapılan katliamları unutturmak için, sürekli olarak 1915 olaylarını gündeme taşımaktadır. Böylece daha 21 yıl önce işagal edilen Azerbaycan topraklarını, bir milyona yakın evinden barkından kaçmak zorunda kalan Azeri Türkünün büyük dramını unutturmak ve gündem dışı tutmak istemektedir.
Bu Ermeni Diasporaları ve Ermenistan`ın sonderece biliçli olarak izlenen akıllı bir stratejidir.
Bizler ise tam aksine, bu stratejiyi bozarak kararlılıkla ve ısrarla henüz günümüzün aktuel politik konusu, bir milyon insanın yaşamsal sorunu olan Azerbaycan topraklarının işgal olayını sürekli ve sistematik olarak gündeme taşımalıyız !
Bizler her zaman ve her yerde haksızlığa karşı ve haklıdan yana taraf olmalıyız. Burada haksızlığa uğrayan kardeş ülke Azerbaycan ve halkıdır. Bu konuda tavrımız açık ve net olmalıdır.
Hiç kimsenin bizden bu konuda tarafsız kalmamızı beklemeye hakkı yoktur, olmamalıdır !
- Türk Dünyası`nın özellikle iki konuda ortak siyasi tavır ve dayanışması gerekmektedir: – Ermenistan ve Ermeni Diasporalarının soykırım iddialarına karşı Türkiye desteklenmeli ve – Ermenistan`ın işgal ettiği Azerbaycan topraklarından koşulsuz ve ivedi olarak çekilmesi konusunda Azerbaycan`ın yanında yer almaldır.
- Bu konularda Türk Dünyasının kendi kamuoyunu bilgilendirmesi ve duyarlı yapması ayıca büyük önem taşımaktadır.
- Özellikle Türkiye, Azerbaycan ve Türk Dünyası, Diaspora örgütlenmelerine gereken önemi vermelidir. Bu alanda Batı Avrupa ülkelerinde ve ABD`de örgütlenmelerin oluşum sürecine gerekli destek yapılmalıdır.
Değerli Dostlar,
- Kafkaslarda barışın sağlanması, Azerbaycan topraklarının işgali son bulmadıkça ve kaçkınların kendi yerlerine dönmeleri sağlanmadıkça mümkün değildir.
- Hiçbir ülke topraklarının yüzde 20 sinin bir başka ülke tarafından işgaline seyirci kalamaz. Azerbayacan Cumhurbaşkanı sayın İlham Aliyev, bu konudaki Azerbaycan`ın kararlılığını defalarca vurgulamıştır.
- Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 1993 yılında aldığı kararla, Dağlık-Karabağın ve çevresindeki kentlerin işgalini kınamış ve Ermenistanın işgal ettiği topraklardan çekilmesini istemiştir.
- Günümüze değin Avrupa Parlamentosu, Avrupa Konseyi ve örneğin Almanya Parlamentosu bu doğrultuda kararlar almışlardır.
- Son olarak 10 Haziran 2009 tarihinde Minsk Gurubu eşbaşkanları olarak Obama, Medwedew ve Sarkozi G-8 zirvesinde aşağıdaki kararı almışlardır:
- Dağlık-Karabağı etrafında işgal edilen Azerbaycan toprakları Azerbaycan`a geri verilmelidir,
- Dağlık-Karabag`a geçici bir statü ve kendini yönetme güvencesi verilmelidir,
- Ermenistan`la Dağlık-Karabağın arasında bir ulaşım koridoru açılması kabul edilmelidir,
- Dağlık-Karabağı`na kalıcı bir statü kazandırmak için iki taraf kararlılıklarını açıklamalıdırlar,
- Kaçgınların kendi evlerine ve yerlerine dönmeleri hakkı, uluslararası güvencelerle sağlanmalıdır.
Ermenistan Minsk gurubunun bu kararını da, daha önce alınan birçok uluslararası kararlarda da olduğu gibi, gözardı yapmakta ve çözüme yanaşmamaktadır.
Türkiye başta olmak üzere Türk Dünyası Azerbaycan Cumhuriyeti`nin bu haklı davada her zaman yer almalı ve 10 Haziran 2009 tarihinde Minsk Gurubu eşbaşkanları tarafından alınan kararın yaşama geçmesini ısrarla istemelidir. Bu konu sürekli olarak uluslararası konferanslarda ve ilişkilerde ve tabiiki ülkeler arası görüşmelerde gündeme getirilmelidir!
Prof. Dr. Hakkı Keskin, Berlin, 29.3.2013
- x) Minsk gurubu üyeleri: ABD, Rusya ve Fransa`nın başkanlığını yürüttür ve Azerbaycan, Ermenistan, Beyaz Rusya, Finlandiya, Italya, Isveç ve Türkiye üyesidir.