Prof. Dr. Hakkı Keskin 30.7.2015
Eskişehir Kentleşmede Örnek Alınmalı
Dışarıdan bakınca Türkiye’nin en geri kalmış alanı, kentlerdeki son derece çarpık ve yanlış yapılaşmadır. Bunun nedeni de yıllarca oy alma amaçlı göz yumulan gecekondulaşma ve plansız- programsız kentlerin rant amaçlı yapılaşmasıdır. Bu konuda yetenekli ve rantı düşünmeyen şehir mimarlarının uyarıları belediye başkanları ve yetkilileri tarafından dikkate alınmamaktadır. Türkiye’nin neredeyse tüm kentlerinde göze batan bu çarpıklıklar, belki de gelişmiş ülkeleri tanımayan insanlarımızın dikkatini çekmemektedir. Caddelerde farklı yükseklikte ve önde arkada kalan binalar, düzgün olmayan caddeler, her türlü estetikten uzak yapılar, hemen göze batmakta ve son derece rahatsız etmektedir. Eskiye dayanan tarihi olan şehirlerde bile, geçmişi anımsatan binalar neredeyse tamamen yok olmuş durumda. Özellikle nüfusu 50 binin üzerinde olan şehirlerin vazgeçilmemesi gereken yeşil alanların ve parkların bulunmamsı da çok büyük noksanlık.
OSMANLI DEVLETİNİN ŞEHİRCİLİK BİLGİSİZLİĞİ
Kuşkusuz 14-17. Yüzyıllarda Avrupa’nın ve hatta belki de Dünya’nın en güçlü devletleri arasında yer alan Osmanlı İmparatorluğu’nun, Batı Avrupa ülkeleri kentleriyle yarışabilecek tek bir şehri bile yoktur. Ne Bursa, ne Edirne ve ne de İstanbul, Osmanlı devletinin başkentleri olarak ne Paris, ne Budapeşte, ne Berlin, ne Prag, ne Madrid, ve nede bir çok diğer Avrupa şehriyle kentleşme konusunda yarışmaları mümkün değildir. Türkiye şehirlerinde 200 ve hatta 100 yıl geriye bakılarak düzgün ve estetik mimarisi olan kentler ve hatta caddeler bulmak son derece zordur kanımca. İstanbul`da İstiklal caddesi adeta bir istisna. Yanlış anlaşılmasın, İstanbul`un, Bursa’nın, İzmir`in ve diğer bazı kentlerimizin tabiata dayanan güzellikleri, onları tabii ki bu yönüyle son derece çekici kılıyor. Ancak şehircilik, mimari güzellik ve estetik bakımından geri olduğumuza vurgu yapmak istiyorum. Alın İstanbul`u, boğaz ve deniz kıyıları, buradaki güzel binalar ve villalar ve tarihi eserler dışında kalan alanların çok büyük bir kesimi üzülecek bir görüntü sergilemektedir. Aynı durum yeşil Bursa, İzmir için de söz konusudur.
Bunun başlıca nedeni şehircilik ve estetik mimari kültürünün geçmişte ve günümüzde olmayışıdır. Düzgün olmasa da, var olan tarihi binaların ve caddelerin rant amacıyla yok edilerek, yerlerine basit ve hiç bir özelliği olmayan binaların yapılması, kentlerin geçmişini yok etmiş, çoğu kez çarpık ve hiç bir özelliği olmayan caddelerin oluşumuna yol açmıştır.
Sık sık medyadan öğreniyoruz, bazi adaylar belediye başkanı seçilebilmek için, onların iki üç dönemde de belediye başkanı olarak alacakları aylıklarla karşılayamayacakları harcamalarda bulunuyorlar. Çünkü bu göreve geldiklerinde izleyecekleri ranta dayalı politikalarla, yapılan harcamaların onlarca katını sağlayacaklarından yola çıkılmaktadır. Utanılacak bu yaklaşımı anlamak ve kabul etmek olası değildir.
ESKİŞEHİR: BELEDİYECİLİK VE ŞEHİRCİLİĞE ÖRNEK KENT
20-25 yıl önceki Eskişehir’i tanırım. Hiç bir özelliği ve çekiciliği olmayan, hatta çirkin diyebileceğim yapılaşması olan bir şehirdi. Son yıllarda gerek dış basında, gerekse Türk medyasında Eskişehir hakkında olumlu haberler dikkatimi çekti. Nihayet gecen hafta Eskişehir`i, değerli bir rehberin de eşliğinde farklı yönleriyle görme ve inceleme olanağı buldum. Rant beklentileri olmayan ve de tabii ki yetenekli bir Belediye Başkanının neler yapabileceğini, büyük bir takdir ve saygıyla görme olanağı buldum.
Şehri ortasından ayıran Porsuk çayında gondollarla dolaşabiliyorsunuz. Çayın üstündeki güzel, bazıları heykellerle bezenmiş köprüler, Dünya’nın en güzel kentlerinden biri olan Budapeşte’nin küçük benzeri olarak dikkati çekiyor. Nehrin iki yakasında yalnızca yayaların gezebileceği caddeler, oteller, restoranlar ve kahveler. Şehrin bir çok yerinde küçüklü büyüklü parklar, yeşil alanlar ve anlamlı güzel heykeller. Ayrıca çok sayıda şehirliye yeşil ve rahat mekan sağlayan etkileyici büyük bir park. Ve pek tabii ki şehrin tarihi bağlarının en güzel biçimde korunduğu eski caddeler ve güzel bakimli evler.
Bir kere bir kongrede merhabalaştığım belediye başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’e büyük saygı duydum. Öğrendiğime göre kendisi başka kentleri incelemeye gittiğinde, yanına iki-üç elemanını alıp, gözlem ve değerlendirmelerini elemanlarına sürekli not aldırtıyor ve bunlardan şehri için gerekli yararlanmayı sağlıyordu. Rektörü olduğu Anadolu Üniversitesi’nde ve kentin bazı diğer yerlerindeki kendi yapımı resim ve heykelleri şehre ayrı bir güzellik ve zenginlik katıyor. 1999’dan beri dördüncü defa Eskişehirlilerin büyük desteğiyle Belediye başkanı seçilen bu saygın insanımızı yürekten kutluyorum.
Kentlerine gerçekten hizmet etmek isteyen belediyelerin, şehirciliğin bu en güzel örneğinin, diğer kentler tarafından da özenle ve önemle incelenmesini ve saygın başkanın engin bilgi, deneyim ve önerilerinden yararlanılmasını diliyorum30