MECLİSTE TEKME, YUMRUK, ŞİŞE VE BARDAKLAR KONUŞTU… Yazıklar olsun! – Aydınlık Gazetesi

Hakkı Keskin,  Aydınlık, 6.5.2016

MECLİSTE TEKME, YUMRUK, ŞİŞE VE BARDAKLAR KONUŞTU…
Yazıklar olsun!

Türkiye ve Büyük Millet Meclisi bu vahşi ve ilkel görüntüleri ve yaşananları asla hak etmiyor. Türkiye televizyon kanallarında izlenen bu rezil durumu, dünya kamuoyu da izliyor. Yüz kızartan ve utanç veren bu olaylar, Türkiye’nin onuru ve itibarını son derece olumsuz etkiliyor.
Çok farklı görüşler bile olsa, bunların özellikle de TBMM`de, uygar toplumlarda olduğu gibi, kavgasız görüşülemiyor ve tartışılamıyorsa, bu ilkelliktir. Bu kan davalarında yaşanan ve görülen vahşettir. Bir yasa tasarısı üzerindeki fikir ve görüş ayrılıkları, kaba kuvvete dönüşüyorsa, bu büyük bir utançtır.
Türkiye’nin ve Büyük Millet Meclisi’nin bu duruma gelmiş olmasının temel nedeni, başta eski başbakan ve şimdiki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, ve partisinin izlediği, toplumu ayrıştırma ve kutuplaştırma stratejisidir. Farklı siyasi görüşte olanlara karşı bilinçli olarak kullanılan ağır kavramların, konuşma biçimi ve hakaretlerin milletvekillerine kadar yansımasıdır.

TOPLUMU AYRIŞTIRMA STRATEJİSİNİN SONUCUDUR
Ülke yararının gerektirdiği asgari müştereklerde anlaşabilme ve uzlaşabilme anlayışı yerine, “mecliste çoğunluğum var” zihniyetiyle, muhalefetin öneri ve görüşlerini asla dikkate almama politikası izleniyor. Hatta muhalefetten gelen önerileri çoğu defa çarpıtarak ve sert tepkilerle güdümlü medya üzerinden topluma aktarma yaklaşımı uygulanıyor. Meclis aritmetiğindeki çoğunluk, “Millet iradesi” söylemiyle, var olan yasaları, yönetmelikleri bile çiğneyerek, dar parti ve kişisel çıkarların gerektirdiği her şeyi yapma anlayışı, toplumu olabildiğince gerdi ve daha da germeye devam ediyor. Toplum “bizden olan ve olmayanlar” olarak kutuplaştırıldı.
Uzlaşma ve asgari müştereklerde anlaşabilme kültürünü yeterince geliştirememiş Türkiye`de, başta Erdoğan ve AKP’nin izlediği toplumu ayrıştırma stratejisi, toplumsal barışa ve ülkeye çok büyük zarar vermektedir.

DEMOKRASİ, AZINLIĞIN GÖRÜŞ VE ÖNERİLERİNE SAYGIYI GEREKTİRİR
Milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması konusu, uzunca bir süredir tartışılmaktadır. Prensip olarak milletvekilleri, siyasi görüş ve açıklamaları nedeniyle kovuşturulamazlar, herhangi bir hukuki veya cezai işlem kendilerine uygulanamaz. Şu anda Türkiye`de dokunulmazlık, cezai alanda bile milletvekillerini bir zırhla korumakta ve yargının gerektiğinde haklarında kovuşturma yapabilmesini engellenmektedir.
Kıta Avrupa`sının birçok ülkesinde de benzer bir dokunulmazlık sistemi vardır. Ancak ceza içerlikli suç işlediği iddia edilen milletvekilinin dokunulmazlığı, parlamento kararıyla kaldırılabilmekte ve yargının gerekli yasal kovuşturmayı yapabilmesine olanak sağlamaktadır. CHP önerisinde daha da ileri gidilerek, dokunulmazlığın “kürsü dokunulmazlığıyla” sınırlı olması isteniyor.
Bu ve benzeri görüşler, TBMM’sine yakışır bir düzeyde, tekme, tokat, şişe ve bardak atılmadan ve karşılıklı ağır hakaretler yapılmaksızın, neden ele alınamıyor. tartışılamıyor?
Çünkü toplum ve siyasi ortam olabildiğince gerilmiş durumdadır. Özellikle havuz medyasının manşetleri ve yayınları da; artan bu gerginliği destekliyor. Zaman zaman muhalefet liderleri bile bu ağır ve sert söylemlere kendilerini kaptırmaktan alıkoyamıyorlar ne yazık ki.

TBMM’NİN ÇALIŞMA KOŞULLARI DEĞİŞMELİDİR
Komisyon toplantı salonu ortamı da bu gerginliği iyice tırmandırmaktadır. Anayasa komisyonunun 26 üyesi vardır. Bunlar bir yasama dönemi için daha önceden yerleri belirlenmiş, isimleri masalara konmuş ve sadece milletvekillerinin masa etrafında oturacağı biçimde düzenlenebilir. Her milletvekilinin en fazla bir danışmanı, ilgili milletvekilinin arkasındaki sandalyede oturabilir. Dinleyici konumundakiler, aslında toplantıyı izleyebilecek durumda, ancak toplantı yerine giremeyecek konumda olmalıdırlar. Toplantılar görüntülü olarak kayda geçer. Böylece yapılan konuşmalar ve olup bitenler gerektiğinde görülebilir.
1100 odalı saray yapılabilen Türkiye’de, komisyon toplantı salonları son derece yetersizdir ve uygun çalışma koşullarından uzaktır. TBMM milletvekilleri de gerekli olan çalışma koşullarına sahip değildir. Bu durumun milletvekilleri tarafından kararlılıkla ve ısrarla dillendirilmesi, üretken çalışmaların yapılabilmesi için önemlidir. Buna karşın milletvekillerinin maaş ve emeklilik gelirlerine, Türkiye’deki genel gelir düzeyine kıyasla, abartılı artışlar yapmaları tabii ki dikkatlerden kaçmıyor.
Sanılmasın ki, parlamento yetkilileri ve milletvekilleri yaptıkları dış gezilerde bu örnekleri görmemiş ve tanımıyor olsunlar. Bunlar bilindiği halde, kaygısızlık, vurdum duymazlık, adamsendecilik, milletvekillerini de ne yazık ki, tamamen etkisi altına almış gözüküyor.