Türkiye’yi Yalnızlaştıran Dış Politika
Hakkı Keskin Aydinlik, 11 Aralık 2015
Türkiye’nin, tüm komşu ülkelerle ilişkileri gergin ortamdan hızla kopma noktasına doğru ilerliyor. Sınırlarımızın uzun olduğu komşularımız Irak ve Suriye’den sonra, Rusya ve İran ile de ilişkiler son derece gergin, hatta ekonomik yaptırımların uygulandığı bir düzeye tırmandırıldı. Daha önce de İsrail, Mısır, Libya ile ilişkiler zaten kopmuştu. ABD kuklası Suudi Arabistan, Katar ve Kuveyt dışında ki tüm diğer Arap ülkeleriyle, Cezayir, Fas ve Tunus ile ilişkilerimiz de dostane olmaktan uzaklaşarak durağan bir ortama dönüştü.
Oysa bu ülkelerle Türkiye’nin ilişkileri, AKP öncesindeki tüm hükümetlerce iyi komşuluk temelli olarak sürdürüldü. Komşu ülkelerin iç işlerine karışmama ve kendi içişlerimize de karışılmasına izin vermemeye dayalı bir dış politikaydı bu. PKK’yı ve liderini koruduğu için, Suriye ile yaşanan kısa süreli gergin ortam, ciddi devlet ağırlığına yaraşır bir tavırla, tırmandırılmadan giderildi. Öcalan Suriye’den kovuldu, PKK desteği son buldu.
ABD VE GÜDÜMÜNDEKİ NATO YENİDEN SOĞUK SAVAŞ İSTİYOR
25 Aralık 1991 de Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra, Rusya ekonomik, askeri ve siyasi bakımdan son derece zor bir süreç yaşadı. Askeri bakımdan Dünya’nın ikinci süper gücü olan ülke dağılınca, ABD tek süper güç konumuna gelerek, istediği saldırgan dış politikasını izleme olanağı buldu.
ABD Mart 2003’de, eski Sovyetler Birliği ve Rusya ile dostane ilişkileri olan Irak’a karşı savaşı başlattı. Amaç, ABD ve İsrail’e karşı kendi bağımsız dış politikasını izleyen Saddam’ı devirmekti. CIA’nin uydurma iddialarıyla, Saddam’ın elinde kimyasal, hatta atom silahlarının bulunduğu, bununsa batı ve İsrail için büyük bir tehdit olduğu söyleniyordu. Rusya henüz ABD’ye karşı bir denge politikası izleyecek durumda değildi. ABD Irak’ı işgal etti, Saddam öldürüldü. Irak önceden hazırlanmış plan gereği Kürt, Şii ve Sünni bölgeler olmak üzere gerçekten bölündü. Tarihi kültür varlıkları talan edildi. Bir milyon insan yaşamını yitirdi, milyonlarca insan ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.
Gerçek amaç herkesçe biliniyor. Zengin Irak petrollerini kontrol etmek, bunun için de ABD/İsrail güdümünde bir Kürt Devletinin bölgede kurulmasını sağlamak. Tüm Arap ülkeleriyle kuruluşundan bu yana sorunlu durumda yaşayan İsrail’in, ona yandaş ve hatta denetiminde bir Kürt devletine, bölgede büyük gereksinimi vardır. Böylece Araplar sadece İsrail ile didişmek yerine bir de Kürt devletiyle hesaplaşmak isteyeceklerdir. Irak’tan sonra sırada aynı amaç için Suriye vardı. Gerekçe olarak da Esad’ın halkına baskı yapması ve demokrasiye geçmemesi gösteriliyor.
ABD ve İsrail bakımından son derece uzun hedefli ve kararlılıkla izlenen Ortadoğu’yu yeniden dizayn etme politikasını, MOSSAD başkanının, 2008 de Genel Kurmay eski İstihbarat Başkanı İsmail Hakkı Pekin’e “Türkiye’yi petrol ve doğalgazda Barzani
bölgesine bağlama planını” önemle söylemesi (8.12 Aydınlık), bunun en yeni kanıtıdır.
AKP yönetiminin bu planı ibretle aynen uygulamakta olduğunu, yaşamakta olduğumuz son olaylar açıkça yeniden kanıtlamaktadır. Bilindiği gibi AKP, Barzani ile özel anlaşma yaparak, bölge petrolünü satın almaktadır. Oysa Irak anayasasına göre, Irak devlet sınırları içersindeki petrolün satımına, sadece Irak devleti karar verebilmekte, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi bundan ancak pay alabilmektedir. AKP Irak Merkez hükümetini baypas yaparak anlaşmayı, MOSSAD başkanının da istediği gibi, Barzani ile yaparak, Irak devletiyle ciddi bir sürtüşmeye girmiştir.
TÜRKİYE’Yİ ÇATIŞMA ORTAMINA SÜRÜKLEYEN POLİTİKADAN VAZGEÇİLMELİDİR
Son olarak da Türkiye kamuoyundan saklanmış olan yeni bir durumu öğreniyoruz. İki yıldır Türk askerleri, Irak devletinin onayı ve bilgisi olmaksızın, Irak’ta Barzani’ye bağlı Peşmergeleri eğitmektedir. AKP’nin izlediği bu inanılması güç politikayı anlamak olası değildir. Kandil bölgesi Barzani’nin kontrolündeki Irak Kürdistan Bölgesinde bulunmakta ve PKK buradan on yıllardır Türkiye`ye karşı terör saldırıları yapmakta, binlerce askerimizi, polisimizi katletmektedir. Peki Barzani hükümetinin ve eğitilen Peşmergelerin, PKK’ya tavırları nedir? PKK’ya her hangi bir müdahalede bulunulmamakta ve PKK’yı koruyucu bir politika izlemektedir. Göstermelik olarak uzun aralıklarla, “biz PKK’nın buradan Türkiye`ye terör saldırısı yapmasını doğru bulmuyoruz” diyerek, Türk kamuoyu aldatılmaya çalışılmaktadır.
17 saniye süreyle Türk hava alanını ihlal ettiği söylenen Rus uçağının düşürülmesi, Türkiye’nin egemenlik haklarıyla açıklanmaktadır. Oysa Türkiye, Yunanistan’la öteden beri kıta sahanlığı ve hava sahası sorunları yaşamaktadır. Eğe Denizi’nde Türkiye sınırlarında bulunan 52 ada, adacık ve kayacık, Akdeniz’de ve Egede 1400 adası bulunan Yunanistan tarafından AKP döneminde işgal edildi. Amaç bu ada ve adacıkların kıta sahanlığı ve hava sahasına sahip olmak. Türkiye için son derece önemli olan bu konuda nedense egemenlik hakkı göz ardı ediliyor.
Türk halkı aldatılmasın. Rus uçağının düşürülmesi, tamamen ABD güdümündeki NATO’nun isteğiyle olmuştur. ABD’nin, Rusya’yı kuşatma amacıyla Gürcistan, Kırım ve Ukrayna’da ki politikaları işlemeyince, şimdi Suriye konusunda Türkiye kullanılarak Rusya ve hatta İran ile hesaplaşmak istenmektedir. İran, Rusya, Irak ve Suriye Türkiye’nin kalıcı komşularıdır. ABD silah sanayisi, soğuk savaşı ve savaş riskini gündemine taşıyarak, silahların satılmasını istemektedir. AKP, Türkiye’yi hızla bir felakete sürüklemekte olan bu dış politikasından ivedi olarak vazgeçmelidir.