Prof. Dr. Hakkı Keskin
Sayın Doğu Perinçek
Vatan Partisi Genel Başkanı 3.7.2017
dogu.perincek@vatanpartisi.org.tr; dpericek@org.tr
Sayın Doğu Perinçek,
Size aşağıdaki mektubumu 26.6.2017 tarihinde kaleme aldıktan sonra, görüşlerine çok önem verdiğim iki değerli arkadaşımla istifam konusunu paylaştım. Birbirinden habersiz bu iki dostum, sizinle adalet ve adalet yürüyüşüne ilişkin konuyu baş başa görüşmemi önerdiler. İran’a yapılacak ziyaretimiz esnasında, sizinle bu konuyu ayrıntılı olarak görüşmeyi ve buna göre kararımı vermeyi düşündüm.
Türkiye’de adaletin olup olmadığına ve sayın Kılıçdaroğlu’nun başlattığı adalet yürüyüşüne ilişkin, Ulusal Kanal ve Aydınlık gazetesinde belirtiğiniz görüşlerinizi titizlikle izledim.
“Yargının Türkiye’de altın devrini yaşadığı” görüşünüzü ısrarla vurgulayarak, Türkiye’de adalet konusunu yalnızca FETÖ ve PKK terör örgütleri bakımından değerlendiriyorsunuz. Oysa Adalet, bağımsız ve tarafsız yargıyı, bunun vazgeçilemez önkoşulu olarak da kuvvetler ayrılığını, hukuk devletinin işlerliğini ve toplumun tüm alanlarını kapsayan bir konudur.
Yapılan düzenlemelerle, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay ve Hakimler Savcılar Kurulu üyelerin nasıl atanacağı ve bu kurumların nedenli Cumhurbaşkanı ve hükümet güdümlü konuma getirildiği ve getirilmekte olduğunu, sizin de çok iyi bildiğinizden kuşku duymuyorum. Çok sayıda mahkeme kararı da bunun en açık kanıtıdır. OECD 2015 raporuna göre, Türkiye’de yargıya güven 2007’de yüzde 67 den 2014’de yüzde 48’e gerilemiştir. Günümüzde bu güvenin yüzde 30’ların da altına düştüğü belirtiliyor.
2.7.2017 tarihli “İç cephede görev yapan yargının yanında olmak” başlıklı Aydınlık’taki yazınızda; “Kimler niçin şikayetçi, kimler niçin ‘Adalet bitmiştir’ diye bağırıyor? ABD güdümlü Fettullahçı gladyo’nun ve PKK terör örgütünün temizlenmesi, kimleri niçin bu kadar telaşa düşürüyor? Kimler milletin lanetini göze alarak, PKK/HDP ve FETÖ ile uygun adım yürümektedir?” diyorsunuz. Burada açıkça bu yürüyüşe katılan ve katılacak olan yüz-binlerce kişiyi, terör örgütleri yanlısı olarak suçluyorsunuz. Çok üzülerek söylüyorum, AKP Genel Başkanı ve hükümet yetkilileri de adalet yürüyüşüne katılanları eşdeğer sözlerle eleştirmektedirler. Bu politikayı ve yaklaşımı benim kabul etmem asla olası değildir.
Oysa son olarak 30.6.2017 tarihli Aydınlık gazetesi haberinde Kılıçdaroğlu’nun bu konuya ilişkin basın açıklamasındaki konuya ilişkin görüşleri çok açıktır. “Bizi derinden üzen olaylar da var Türkiye’de. Her gün yeni şehitler geliyor. Terörsüz Türkiye hepimizin ortak arzusudur. Terör kimden gelirse gelsin, FETÖ’den mi geliyor, PKK’dan mı geliyor, DHKP-C`denmi geliyor, kimden gelirse gelsin, teröre karşı hepimizin namuslu şekilde tavır alması lazım. Teröre karşı hepimizin ödünsüz bir şekilde tavır alması lazım. Teröre karşı ortak mücadele etmemiz lazım.”
PKK’nın yürüyüşe destek açıklamasına ilişkin olarak CHP genel başkan yardımcısı ve sözcüsü Tezcan şöyle diyor: “Terör örgütleri adaletin baş düşmanıdır. O nedenle terör örgütlerinin herhangi bir şekilde böyle bir beyanları varsa dahi bu bizim kabul edeceğimiz bir şey değildir. Tam tersine bu yürüyüşü sabote etmeye dönük bir beyandır. Terör örgütü üyesiyse, silahı bırakacak ve gerçekten adalet arıyorsa terör örgütüyle ilişkisini kesecek, sonra adalet yürüyüşüne katılacak.” (Aydınlık, 29.6.2017).
Daha önce bu yürüyüşe halkın desteği olmayacağını ve yürüyüşte Türk bayrağı olmadığını açıkladınız. Oysa 111 metre uzunluğunda Türk bayrağıyla yürünüyor ve hiç kuşku duymuyorum ki, bu tarihi yürüyüşe baştan sona bir milyonun üstünde insan katılacaktır. Ayrıca Türkiye’nin dört bir yanında Adalet yürüyüşüne destek yürüyüşleri de yapılmaktadır. Bunlardan biri de benim de katıldığım Burhaniye’de yapıldı.
Sayın Doğu Perinçek,
Hayatım boyunca kimden ve hangi gerekçeyle gelirse gelsin, ben haksızlığı hiç bir zaman kabul etmedim ve edemem. CHP’ye ve sayın Kılıçdaroğlu’na yukarıda örnek olarak yazdığım görüşlerinizle büyük haksızlık yaptığınızı ve siyasi yönüyle de büyük bir yanılgı içerisinde olduğunuzu görüyorum. Bu nedenle de sizinle yapacağım baş başa görüşmenin bir sonuç getirmeyeceği kanısına sahip oldum. Bundan ötürü aşağıdaki istifa nedenimi gerekçelendiren mektubumu daha fazla geciktirmeden size iletme gereği duyuyorum.
Saygılarımla.
Hakkı Keskin
Prof. Dr. Hakkı Keskin hakki@keskin.de
Sayın Doğu Perinçek
Vatan Partisi Genel Başkanı 26.6.2017
dogu.perincek@vatanpartisi.org.tr; dpericek@org.tr
Sayın Doğu Perinçek
Katılmadığım Parti Kurultayında sizin isteğiniz üzerine bana verilen Genel Başkan yardımcılığı görevinden ve parti üyeliğinden istifa ediyorum. Bu nedenle de Tahran’da yapılacak görüşmelere katılamayacağım.
23 Mayıs 2017 tarihinde Ankara’da yapılan Vatan Partisi Merkez Yönetim Kurulu toplantısında, partinin son derece yararlı bulduğum çalışmalarını belirterek, bunlardan ötürü aranızda bulunduğuma vurgu yaptım. Ancak bu konuşmamda, CHP’ye zaman zaman genellemelerle yapılan ve doğru olmayan eleştirilerinize katılmadığımı ve Atatürk ve Cumhuriyetin kuruluş ilkelerini savunan Yılmaz Özdil, Bekir Coşkun, Soner Yalçın gibi gazetecilerle didişmenin ve polemiğe girmenin yanlış bir yaklaşım olduğunu detaylı olarak açıklamıştım.
Öte yandan “Milli hükümetin Erdoğan sız olamayacağı” görüşünüze de neden katılmadığımı örnekleriyle belirtmiştim. MYK Toplantısında ayrıca CHP Genel Başkanı sayın Kılıçdaroğlu ile yapılacak görüşmede, Vatan Partisi’nin dört önerisi üzerinde tartışarak aşağıdaki dört konuda ortak fikir birliği oluşmuştu.
- Vatan bütünlüğü ve teröre karşı kararlı bir savaşın verilmesi,
- Atatürk ilkelerinde birliktelik,
- Üretim ekonomisi,
- Demokrasi, hukuk devleti, yargı bağımsızlığı, düşünce ve basın özgürlüğü.
Ayrıca sizin deyiminizle, AKP’yi yenecek bir çözümün ortaya konması hedeflenerek ve Tayyip Erdoğan yönetiminin sonunun geldiğine de vurgu yapılacaktı.
Kılıçdaroğlu’nun başlattığı “Adalet” yürüyüşüne karşı tavır almanızı, Vatan Partililerin bu yürüyüşe katılmalarının yasaklamasını, Türkiye’de “adalet” sorununun olmadığını ve de “Türk yargısı son 50 yılın altın devrini yaşıyor” görüşünüzü ısrarla açıklamanızı, anlamam ve kabul etmem olası değildir.
Tam aksine, yargının yapılan düzenlemelerle giderek siyasileştirildiği, referandum sonuçlarının bir yargı organı olan Yüksek Seçim Kurulu tarafından evet oylarından yana nasıl çarpıtıldığı, Deniz Feneri yolsuzluk davasının, MHP muhaliflerinin olağanüstü kurultayının nasıl geçersiz sayıldığı ve bir dizi mahkeme kararında, adalete uygun, bağımsız kararların verilemediğine yakından tanık oluyoruz. Bu nedenle de 170`in üstünde gazetecinin tutuklu bulunduğunu görüyoruz.
İşte bu nedenlerden Vatan Partisi Genel Başkanı olarak izlediğiniz bu siyasi çizgiyi ve politikayı benim kabul etmem olası değildir.
Bu nedenle katılmadığım parti kurultayında sizin isteğiniz üzerine bana verilen Genel Başkan yardımcılığı görevinden ve parti üyeliğinden istifa ediyorum. Haftada bir Aydınlık Gazetesinde yazmakta olduğum yazımı da, bu derin görüş farklılığı nedeniyle sürdüremeyeceğimi belirtmek isterim.
Saygılarımla
Hakkı Keskin