‘Avrupa’daki Türkiye Kökenli Milletvekilleri Kuzey Kıbrıs Zirvesi’ Girne’de gerçekleştirildi.
Mercure Otel’de gerçekleştirilen zirveye, KTC Başbakanı Ferdi Sabit Soyer, İçişleri Bakanı Özkan Murat, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sonay Adem, Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Salih Usar, Çevre ve Doğal Kaynaklar Bakanı Asım Vehbi, Ekonomi ve Turizm Bakanı Enver Öztürk, Cumhurbaşkanlığı Müsteşarı Raşit Pertev, bazı Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) milletvekilleri, Demokrat Parti (DP) Genel Sekreteri Ertuğrul Hasipoğlu, Ulusal Birlik Partisi (UBP) Milletvekili Hasan Taçoy, bazı belediye başkanları, Avrupa’dan gelen Türkiye asıllı milletvekilleri ve yerel yöneticiler, Ticaret Odası Başkanı Erdil Nami ve oda yöneticileri ile çok sayıda davetli katıldı.
Kıbrıs Türk Ticaret Odası Başkanı Erdil Nami, açılış konuşmasında, Kıbrıs konusundaki birçok çarpıklık ve yanlışlıktan en önemli ikisinin 40 yıl arayla, 1964 ve 2004 yıllarında gerçekleştiğini, 1964’te adaya Barış Gücü gönderme kararındaki ‘Kıbrıs Cumhuriyeti izniyle’ ifadesinin ve 2004’teki referandumda hayır demesine rağmen Güney Kıbrıs’ın AB’ye dahil edilmesinin bu yanlışlar olduğunu söyledi.
‘Bu durum gerek Türkiye gerek Kıbrıslı Türkler açısından telafisi nerede ise imkansız büyük ve haksız bir sonuç doğurmuştur’ diyen Erdil Nami, Türkiye’nin AB yolculuğunda da her aşamada Kıbrıs Cumhuriyeti’nin olurunun aranmasının haksız durum yarattığını anlattı. Nami, bunun son örneğinin ‘işletme ve sanayi politikaları’ ilgili bölümün şartlı açılması ve kapanmasının Ankara Ek Protokolü’nün uygulanması yani Türk limanlarının ve hava alanlarının Rum gemi ve uçaklarına açılması şartına bağlanması olduğuna işaret etti. Nami, ‘Ama bu arada Kuzey Kıbrıs’ın limanlarının ve havaalanlarının, özellikle Ercan’ın, dünya trafiğine direkt olarak açılmasından hiç bahsedilmemesi oldukça manidardır’ dedi.
‘GÜNEY’İN AB’YE ALINMASI HATADIR’
Zirvede konuşan Almanya Federal Milletvekili Prof. Dr. Hakkı Keskin, AB’nin kendi iç sorunlarını halletmemiş ve bölünmüş bir Kıbrıs’ı üye alarak büyük bir hata yaptığını söyledi. Keskin, Kıbrıs’ta iki toplumun kalıcı barışından ve eşitlik ilkesine dayalı haklarla yaşamasından yana olduklarını vurgulayarak, ‘Her iki toplumun kabul edebileceği bir çözümün bulunması zorunluluğu vardır’ şeklinde konuştu.
Keskin, Avrupa Birliği’nin değişik ülkelerindeki parlamentolarda Kıbrıs’la ilgili son derece farklı yaklaşımlar ve çözüm önerilerinin söz konusu olduğunu belirerek, herkesin birleşeceği bazı ortak noktalar olduğunu söyledi.
Kıbrıs Türk toplumuna yıllardır eşit davranılmadığını ve haksızlık yapıldığını belirten Prof. Dr. Hakkı Keskin, bu yaklaşımla AB’nin; Türkiye’nin AB üyelik sürecinde de aynı yanlışı sürdürdüğüne ve açmazlardan Türkiye’nin sorumlu tutulduğuna işaret etti. ‘AB, hata yaparak bölünmüş bir adayı, kendi iç sorunlarını halletmemiş bir ülkeyi üyeliğe aldı’ diyen Keskin, AB üyeliğinin ön koşullarından birinin iç sorunların halli olduğuna işaret etti.
Keskin, ‘Haksızlık üzerine haksızlık yapılıyor ve ne yazık ki Avrupa kamuoyu doğru bilgilendirilmiyor. Türk halkına, bizlere, sivil toplum kuruluşlarına bu haksızlığa karşı tavır alma konusunda büyük görev düştüğüne inanmaktayım. Biz başkasına haksızlık yapılmasını değil, haksızlığın giderilmesini istiyoruz. ‘Verilen sözler var, bunların yerine getirilmesi gerekir’ diyoruz’ şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanlığı Müsteşarı Raşit Pertev de, Kıbrıslı Türklerin Avrupalı ve çözümden yana olduğunu vurgulayarak, Rumlar siyaset değiştirip adada çözümden yana tavır almazsa, yapılması gerekenin; Kıbrıslı Türklerin refahını ve gücünü artırmak olduğunu söyledi.
Kıbrıs sorununun, 50 yıldan fazla süredir devam ettiğini, ancak sorunun; 1963’te alevlendiğini kaydeden Pertev, ‘Kıbrıs sorununun temelini ne teşkil eder bunu bilmek lazım. BM süreçlerindeki parametreleri bir kenara bırakalım. Kıbrıs sorununun temelinde yatan ne mülkiyet, ne asker, ne de güvenliktir; Kıbrıs sorununun temelinde yatan unsur güç paylaşımıdır’ diye konuştu.
Raşit Pertev konuşmasını, ‘Kıbrıslı Türkler olarak biz insanız, Avrupalıyız, çözümden yanayız ve artık enerjilerimizi olumsuz yönde sarf etmek istemiyoruz. Ama eğer Kıbrıs Rum tarafı siyasetini değiştirmezse çözümden yana bir tavır koymazsa, o zaman bizim yapmamız gereken, güçlü olmak ve kendi refahımızı düşünmektir. Biz ne kadar refahta ve güçlü olursak, Kıbrıs Rumlarının üzerinde çözüm baskısı o kadar büyük olacak. Siyasi eşitlik lafta değildir. Bizim hem siyasi, hem ekonomik, hem diğer alanlarda güçlü olmamız lazım’ şeklinde tamamladı.