Özlem: İş, aş, terörsüz Türkiye, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti – Aydınlık Gazetesi

Özlem: İş, aş, terörsüz Türkiye, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti

Hakkı Keskin,  Aydinlik, 30. Ekim 2015             www.keskin.de;  hakki@keskin.de

Görevim ve merakım gereği 55 kadar ülkeyi ziyaret ettim. Abartısız, Türkiye çok yönlü güzellikleri ve olanaklarıyla başı çekiyor. Ne var ki Türkiye iyi yönetilmiyor. Seçmenin kıyaslama olanağı olmadığından, göreceli gelişmeleri, özellikle de inşaat sektöründeki bina, yol, köprü, havaalanı ve benzeri yapımları, AKP’nin başarılarının göstergesi olarak değerlendiriyor. Halkın gözüyle görebildiği bu göreceli gelişme, başarılı olmanın ölçüsü olarak algılanıyor.

Seçmenlerin Türkiye’yi diğer ülkelerdeki gelişmelerle karşılaştırma olanağı yok. Türkiye’nin, 1950’lerde benzer, hatta Türkiye’den çok daha geri ekonomik durumda olan ülkelerle karşılaştırılması gerekir. Örneğin Türkiye’yi Asya’dan Güney Kore veya Çin ile karşılaştıralım. Güney Kore ve Çin sanayi ürünleri, Türkiye ve dünya pazarlarında en gelişmiş sanayi ülkeleriyle rekabet edebilir durumdalar. Nüfusu bakımından Türkiye ile karşılaştırmaya en uygun ülke olan Güney Kore, yalnız sanayide değil, alt yapı hizmetlerinde, ulaşımda, sağlık, eğitim, bilim alanlarında da dünyanın en kalkınmış ve önde gelen ülkeleri arasında yer almaktadır.

13 yıldır Türkiye’yi tek başına yöneten AKP’yi seçmen, özellikle inşaat ve sağlık sektörlerindeki gelişmelerden ötürü başarılı görmektedir. AKP, devletin elindeki tüm sanayi kuruluşlarını (Kamu İktisadi Kuruluşlarını) gerçek değerlerinin çok altında satarak, bu yoldan 50-55 milyar dolar elde etmiştir. Sadece bu parayla yapılan yolların, köprülerin, havaalanlarının ve hastanelerin çok daha fazlası ve iyisi yapılabilirdi. Öte yandan AKP iktidarı buna ek olarak, Türkiye’nin iç ve dış borçlarını üç katına çıkartmıştır. Dış borçlar 2002’de 129,6 milyar dolardan 2013’de 372,5 milyar dolara, iç borçlar ise aynı sürede 275 milyar TL den 609,5 milyar TL’ye tırmanmıştır. Dolar karşısında TL’nin değeri, yarıdan fazla düşerek 1,58 den 2,90 TL’ye gerilemiştir. Böylece dolar karşısında halkın satın alma gücüde azalmıştır. Türkiye eğitim ve yükseköğrenimde daha geriye götürülmüştür. Her ile üniversite yaptığını söyleyen AKP hükümeti, bu üniversitelerin çoğunda dersleri verecek profesörlerin olmadığını, bunların göstermelik kurumlar olduğunu halktansaklamaktadır. Sağlık sektöründe de ciddi sorunların olduğu günümüzde daha görülür hale gelmiştir.

BARIŞÇI DIŞ POLİTİKA VE TOPLUMSAL BARIŞTAN UZAKLAŞMA

AKP döneminde işsizlik yüzde 8,5’lerden artarak yüzde 10,5’in üstüne çıkmıştır. Sendikalara karşı uygulanan baskıcı düzenlemeler ve politikalar sonucu, çalışanların hakları aranamamaktadır. Türkiye’deki iş kazaları dünyada ilk sıraya yükselmiştir. Türkiye, dünyada gelir dağılımının en çarpık olduğu ülkeler arasında yer almaktadır.

AKP döneminde Türkiye’de toplum kutuplaştırılarak, toplumsal barış büyük yara almıştır. İzlenen son derece yanlış ve tehlikeli dış politika, Türkiye’yi neredeyse tüm komşu ülkeleriyle sorunlu bir ülke durumuna getirmiştir. Komşu ülke Suriye’nin, hem de terörörgütleri desteklenerek doğrudan iç işlerine karışılması, güneyde sınır güvenliğinin kalmamasına ve IŞİD terörünün Türkiye’ye taşınmasına neden olmuştur. PKK’nın Suriye kanadı PYD, güney sınırlarımızda yeni bir tehdit unsuru olmuştur. PKK terörüne karşı uygulanan yanlış politikalar, bu terörün daha da tırmanarak şehirlere yerleşebilmesine yol açmıştır.

Türkiye’de demokrasinin en temel dayanakları olan basın ve fikir özgürlüğü, yargı bağımsızlığı ve laiklik, sürekli baskı altına alınarak, demokratik hukuk devleti var oluş temelinden tamamen uzaklaştırılmıştır. İzlenen bu iç ve dış politikalar Türkiye’nin dünyada büyük itibar kaybına neden olmuştur.

BU POLİTİKALARA SON VERME ZAMANI GELMİŞTİR

Zengin kültürü, çalkantılara karşın uzun bir demokrasi deneyimi ve yeterli sayıda eğitimli insanı olan Türkiye, yukarıda özetlenen tabloyu asla hak etmiyor. Bir liderin ülkemizi despotça yönetim anlayışı, AKP’nin parti içinden buna karşı tavır alamaması ve ne yazık ki muhalefet partilerinin de süregelen yetersizlikleri, inanılması güç bu durumu, Türk halkına yaşatıyor.

Eğer CHP ve MHP yıllardır seçmenlere söylediklerinde ve vaatlerinde samimi iseler ve 1 Kasım seçim sonuçları da hükümeti birlikte kurma olanağını sağlarsa bu partiler ülke sorumluluğunu artık yerine getirmelidirler.

Sayın Kılıçdaroğlu, 7 Haziran seçimlerinden hemen sonra medya üzerinden MHP lideri Bahçeli’ye hükümeti birlikte kurma önerilerinde bulundu. Bu önerinin medya üzerinden yapılması yanlıştı. Benzer hata yapılmamalıdır. Konu önce iki lider, sonra da yönetim kadroları arasında basına kapalı toplantılarda görüşülür, basına bilgi verilir. Siyasette iyi niyetin yanı sıra, uyulması gereken etik kurallar son derece önemlidir.

Eğer yapılan seçim, anketlerden elde edilen sonuçlara benzer şekilde sonuçlanırsa, CHP/MHP koalisyon hükümetinin oluşması; belki de bir azınlık hükümetinin kurulması gerekebilecektir. Bu iki partinin böyle bir sonuca, nasıl yaklaşmaları gerektiğini daha şimdiden düşünmeleri gerekir. 13 yıllık AKP hükümet yetkilileri ve bu partiyi günümüzde de yöneten Erdoğan’ın, kamu vicdanının huzuru ve toplumsal barışın sağlanabilmesi için, mutlaka yargı önüne çıkartılmaları gerekmektedir. Bu nedenle de CHP/MHP hükümeti zorunlu olmaktadır.