Kardeş Azerbaycan

Kardeş Azerbaycan`ın sonderece haklı davası olan İşgal altındaki toprakların kurtarılması ve Dağlık Karabağı sorununa kalıcı ve adil bir çözüm bulunması için yapabileceğim çalışmalara ilişkin görüşlerim

‘Berlin Ermeni Derneği’ 1924 yılında kuruldu. 85 yıldır Ermeni kuruluşklarının oluşturduğu lobi gerçek olmayan idiialarla 1915 olaylarını Dünya kamuoyuna, siyasi partilere, hükümetlere, kiliselere ve sivil toplum kuruluşlarına anlatmaktadırlar. Yazılan veya yazdırılan kitaplar, çektirilen filmler, yazılı ve görsel basında yapılan yayınlar, ikili görüşmelerle 1915 de kendilerine Türkler tarafından soykırım yapıldığını ve iki hatta ikibuçuk milyon ermeninin öldürüldüğünü anlatıyorlar, iddia ediyorlar.

Türkiye`de Devlet, Ermeni lobisinin bu çalışmaları karşısında adeta ‘bu zamanla unutulur’ düşüncesiyle olacak, 10 yıl öncesine kadar göze çarpan bir çalışma yapmamıştır. Böylece meydan ne yazıkki tek yönlü Ermeni lobisi propagandasına bırakılmıştır. Bu konuda çok değerli çalışmaları olan Prof. Dr. Türkkaya Ataöv gibi bilim adamlarının belgesel çalışmalarına bile destek olunmamıştır.

Ermeni lobisi, Almanya Parlamentosuna da sözde ‘soykırımı’ kabul eden bir tasarının geçmesine 15.6.2006 da çalışmıştır. Soykırım girişimini engellemek için biz ‘Almanya Türk Toplumu’ olarak 130.000 imza toplayarak Almanya Parlamentosuna sunduk ve parlamentoda temsil edilen tüm parti ve hükümet temsilcilerine mektuplar yazarak bu tasarının ‘soykırım’ içerikli olarak kabul edilmemesini başardık. Hemen 25 kişilik bir ekip kurarak bu işin üzerine sistematik ve bilimsel olarak gitmeye karar verdik. Geçtiğimiz yıllarda daha çok Alman kaynaklarına dayanılarak iki kapsamlı kitap Almanca yayınlanmış ve soykırım iddialarının asılsızlığı belgelenmiştir.

85 yıl geriye uzanan Ermeni lobisinin çalışmaları son yıllarda da bazı ülke parlamentolarında meyva vermiş ve ‘Türklerin Ermenelere soykırım’ yaptığı görüşlerini onaylayan kararlar çıkmıştır. ABD Senatosunda her yıl bu sözde ‘soykırımın’ yıldönümünde karar çıkacağı ve başkanın konuşmasında bu kavramı kullanıp kullanmayacağı korkusu gündemi doldurmaktadır. Benzer endişeler bazı Avrupa ülkeleri için de sözkonusudur.

Ermeni lobisi ve Ermenistan kendileri açısından sonderece ustaca ve akkıllı bir strateji izleyerek, 1915 olaylarını sürekli olarak Dünya kamuoyunun gündemine taşımakta ve böylece işgal altındaki Azerbaycan topraklarını ve Dağlık Karabağı sorununu bu yoldan gözardı yapmaya çalışmaktadırlar. Türkiye bu oyuna gelmekte ve sadece soykırım iddialarına karşı savunmaya çekilmektedir. Bu strateji, Ermeni lobisinin izlediği ve Türkiye`yi sürekli çekmek istediği tartışma ve savunma alanıdır. Oysa Türkiye`nin israrla ve önemle tartışmayı Azerbaycan` nın 17 yıl önce işgal edilen topraklarına, bir milyon insanın evinden barkından kovulmasına ve Dağlık Karabağı sorununa çekmesi ve gündemi bu nokraya odaklaması gerkmektedir. Burada Türkiye`nin yeni bir strateji izleyerek, kararlılıkla Azerbaycan`ı desteklemesi, alınan uluslararası kararlara dikkatı çekerek Ermenistan`dan bu kararların gereğini yapmasını istemesi gerekmektedir.

Kısaca söylemek gerekirse, Türkiye Azerbaycan`nın isteklerini aynen destekleyerek ve iyi ilişkiler içersine olduğu ülkelerinde desteğini sağlayarak ivedi olarak işgal altındaki Azerbaycan topraklarının azad olmasına, mültecilerin kendi topraklarına dönmesine ve Dağlık Karabağı sorununa çözüm bulunmasına yoğunlaştırması gerekmektedir. İzlenecek bu yeni stratejiyle, Ermeni lobisinin ve Ermenistan`nın 85 yıl önce olan olayları değil, 17 yıl önce olan olayları tratışmaya zorlanması gerekmektedir. Böylece gündemi onlar değil, Azerbayjan ve Türkiye belirlececektir. Ve böylece Dünya kamuoyu ve hükümetler Azerbaycan`nın bu çok haklı istemi hakkında da sürekli bilgi sahibi olacaktır.

Bu yeni stratejinin Türkye`de yaşama geçmesi için bu yönde sürekli çalışılması gerekmektedir !

Benim yaptığım gözlemlere göre Türkiye`deki medyanın, siyasilerin ve Türkiye kamuoyunun önemli bir kesiminin Azerbaycan topraklarının yüzde 20 sininin Ermenistan tarafından işgal atında olduğu, bir milyona yakın Azarinin topraklarından sürüldüğü ve Dağlık Karabağı sorununun çözüm beklediği, yeterince bilinmemektedir.

Özellikle TRT tarafından zaman zaman yapılan yayınlar da bu yönde yetersiz kalmaktadır. Özellikle siyasi parti yetkilileri bu konuyla ayrıntılı olarak ilgilenmemiş ve kararlı bir siyasi tavır sahibi olamamıştır. Oysa Azarbaycan`nın bu haklı davası hakkında öncelikle ve özellikle Türkiye Devletinin, siyasi partilerin, kamuoyunun ve Türk halkının sürekli bilgilendirilmesi ve Azarbaycan`nın yanında aktiv tavır almaları gerkmektedir.

Türkiye`nin günümüze değin izlediği devlet politikasının, yani Ermenistan – Türkiye sınırlarının, Azerbaycan topraklarının işgali son bulmadıkça, Dağlık Karabağı sorunu çözülmedikçe açılamiyacağı aynen sürdürülmelidir. Bu konuda en ufak bir ödününn verilemiyeceği kesin bir siyasi politika olarak Ermenistan`a ve Dünya kamuoyuna deklare edilmelidir.

Kısa bir süre önce bu konuda haklı kuşkular oluşmuş, Türkiye`de bazı hükümet çevreleri sonderece yanlış bir yaklaşımla bu devlet politikasını bir tarafa bırakmaya kalkışmışlardı. Özellikle muhalefetin aktif karşı duruşu ve kamuoyunda oluşan büyük tepki sonunda, Başbakan sayın Erdoğan Azeryacan`a gelerek Parlamentoda yaptığı konuşmayla bu yöndeki kuşkuları gidermeye çalışmıştır. Bu oluşumda benim sayın Baykal ve MHP li parlamenterler ve hatta AKP li milletvekilleriyle yaptığım girişimlerin ve Obama ziyareti öncesi yazdığım yazının da önemli etkisi olduğu bilinmektedir.

Ne varki Türkiye`ye değişik kesimlerden, ve özellikle ABD ve AB tarafından sürekli olarak etkilemelerde bulunulduğu ve bundan sonrada bulunulkacağ unutulmamalıdır. İstenen bellidir: Türkiye Ermenistanla ilişkilerini ‘normalleştirmelidir’, yönünde Türkiye`ye telkinlerde bulunulmaktadır. AKP` nin ABD ve AB önerilerini ve hatta baskılarını önemsediği asla unutulmamalıdır. Türkiye`nin Azerbaycan ve Ermenistan konusunda günümüze değin izlemekte olduğu devlet politikasından ödün vermemesi ve Azerbaycan`nın yanında kararlılIkla yeralması çok büyük önem taşımaktadır.

İşte bu nedenle bu çizginin korunması iyi niyet beklentilerine bırakılmamalıdır. Bunun için sürekliliği olan girişimler ve çalışmalar yapılmalıdır.

  • Hükümetin belli kesimleriyle,
  • siyasi partilerin önde gelen yetkilileriyle,
  • medya mensuplarıyla,
  • üniversitelerle
  • ve sivil toplum kuruluşlarıyla
  • bu konuya ilişkin olarak bir diylog ağının kurulması çok önemlidir.

Bu konuda belli aralıklarla- sempozyumlar düzenlenmeli, – görsel ve yazılı basında yayınların yer almasına çalışılmalı, – ve Azerbaycan`a yapılacak ziyaretlerle, konu hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olunması ve Azerbaycan`nın bu haklı davasında desteklenmisi sağlanmalıdır.

Ben Kardeş Azerbaycan halkının candan dostu olarak, Azerbaycan`a bu çok haklı davasında yardımcı olmak isterim. Zaten sayın Lintner`le birlikte Almanya`da lobi çalışmaları yapmayı planlamış bulunuyoruz. Ben yukarıda açıkladığım nedenlerden bu lobi çalışmalarının Türkiye`de de mutlaka yapılmasında büyük yarar olacağı inancındayım. Bu yönde önemli katkılarda bulanabileceğime inanıyorum. Kasım 2009 dan itibaren zamanımı bu çalışmalara adamak isterim. Böylece Almanya`da Lintner`le, Türkiye`diese kendim bu çalışmayı severek yürütebilirim. Çalışmalarımızla Federal Almanya Parlamentosunda Azerbaycan`a ilişkin önemli bir kararı geçirebildiğimizi de hatırlatmak isterim.

Bu amaçla bana bir nevi danışmanlık görevi verilemesinini önermek isterim. Bu görevin resmi statüye bağlanılmadan yapılması belkide daha da yararlı ve etkili olabilir. Bu konuyu sayın Elhan beyle Paris`deki görüşmemizde değerlendirebiliriz.

Kendim hakkında kısa bilgi

Çalışmalarıma ilişkin ayrıntılı bilgiyi www.keskin.de den alabilirsiniz. Orada Türk bayrağına tıklanarak özgeçmişim, parlamentodaki, bilimsel alandaki ve sivil toplum örgütlerindeki çalışmalarım hakkında yrıntılı bilgileri bulacaksınız.

  • Türkiye`de tamamladığım lise öğreniminden sonra Siyasal Bilgiler ve Ekonomi ğrenimimi ve doktoramı Berlin Hür Üniversitesinde yaptım.
  • 30 yıl Berlin ve Hamburg`da Üniversitelerde öğretim üyeliğinde bulundum.
  • 30 yıla yakın bir süre siviltoplum kuruluşlarında yönetici olarak çalıştım. 230 üye derneği olan ve Almanyanın en önemli göcmen kuruluşu olan ‘AlmanyaTürk Toplumunun’ kurcularındanım ve 10 yıl başkanlığını yaptım. Şu anda onursal başkanıyım.
  • Türkiye`deki siyasi partilerdeki üst düzey kişilerle, hükümetdeki bazı bakanlarla, üst düzey bürokratlarla diyaloğum var.
  • Türkiye`deki bazı önemli medya mensuplarıyla, sivil toplum kuruluşlarıyla doğrudan ilişkilerim var.
  • Türkiye`de akademik çevrelerde tanınan ve ciddiye alınan birisiyim.

Dateien:

karde_azerbaycan_i_in_oeneriler_24_8_2009.pdf