Bu defa demokrasi ve insan hakları bakımından Almanya ve diğer Batı Avrupa ülkeleri hesap verecekler!
Bir yılı aşkın bir hazırlık ve tartışma sürecinden sonra 25 Haziran 2008 tarihli oturumda, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi büyük bir çoğunlukla üye ülkelerin göçmenlere çifte vatandaşlık ve seçim hakkı vermesini kararlaştırdı.
CDU/CSU Almanya milletvekillerinin karşı girişimlerle engellemeye çalıştıkları karar metni ezici çoğunlukla kabul edildi.
Parlamentonun ‘Siyasi Komisyonunda’ ‘Avrupa’da demokrasinin konumu, çokkültürlülük ve göçün Avrupa demokrasilerine getirdiği büyük sorumluluk’ konulu rapor hazırlandı. Aynı anda ‘Göç ve Siyasi Mülteci Komisyonunda’, ‘Avrupa’da demokrasinin durumu ve Göçmenlerin politik katılımının sağlanmasını gerektiren önlemler’ konulu raporu hazırlandı.
Raporlar ilgili komisyonlarda 23-24 Haziran 2008 tarihli Avrupa Konseyi oturumlarında tartışıldı.
24 Haziran’da Dünya’nın birçok ülkesinden gelen 150 kadar sivil toplum kuruluş temsilcileriyle bu iki komisyon raporu görüşüldü ve onların görüş ve önerileri alındı.
Bu önerilerle birlikte komisyonların iki raporu hakkındaki karar metinleri komisyonlarda onaylandı ve kabul edildi.
25 Haziran günü komisyonlarda benimsenen karar metinleri Avrupa Parlamenterler Meclisi’nde 37 konuşmacının söz aldığı oturumda tartışıldı.
Göç ve Mülteci Komisyonu üyesi olarak ben bu raporları yorumlama ve değerlendirme görevini üstlendiğimden, raporların oluşum sürecinde özellikle ‘çifte vatandaşlığa’ önemle vurgu yapılmasında belirleyici katkılarda bulundum.
Gerek komisyonda gerek sivil toplum örgütleriyle yapılan konferansda ve de parlamentoda yaptığım konuşmalarda önemle bu konunun demokrasi, eşit haklar, siyasi katılım ve uyum için vazgeçilmez önemini vurguladım.
Özellikle CDU/CSU’lu politikacılardan gelen dilekçelerle, karar metninden çifte vatandaşlık ve seçim hakkının çıkartılmasına karşı her defasında söz alarak konuştum. Oylamalarda CDU/CSU tarafından verilen dilekçeler ezici çoğunlukla reddedildi.
Çünkü ‘Avrupa’da demokrasinin durumu ve göçmlerin siyasi katılım olanakları’ raporu İngiltere’den muhafazakar partili Bay Greenway tarafından hazırlanmıştı ve böylece sağ partilerin oyları bölünmüştü. Raporların tümüne ilişkin yapılan oylamada 72 parlamenterden 62si rapora ‘Evet’ oyu verirken, 7si ”Hayır’ oyu verdi ve 3 parlamenter çekimser kaldı. Böylece rapor ezici bir çoğunlukla kabul edildi.
Bilindiği gibi ben 25 yıldır ısrarla çifte vatandaşlığın Avrupa’da göçmenlere verilmesini savunmaktayım. Bu konuda yüzlerce konuşmam, birçok yazım ve basın açıklamam oldu. Aynı zamanda bir dizi siyasi girişimde bulundum.
30 yıllık SPD üyeliğimden ayrılmamın en önemli nedeni, bu konuda verilen sözlerin tutulmaması, hatta Türklerin ‘dolaylı yoldan’ bile olsa çifte vatandaş olma haklarının yok edilmesi oldu.
Bilindiği gibi Avrupa Parlamenterler Meclisi’nin ana görevi öncelikle 47 üye ülkedeki demokrasi, insan ve azınlık hakları durumunu ve ihlallerini mercek altına almaktır. Var olan noksanların giderilmesi için gerektiğinde uyarı, denetleme, üyelikten atılmaya kadar varabilecek baskılarla Avrupa Konseyi üye ülkelere yaptırım uygular.
Ne var ki, bu denetleme ve yaptırımlar bu güne değin Batı Avrupa ülkelerine uygulanmamıştır. İlk defa Batı Avrupa ülkelerinde var olan demokrasi ve insan hakları noksanları böylece gündeme gelmektedir.
Bu bağlamda komisyonlarda ve parlamentoda yaptığım konuşmalarda milyonlarca göçmenin Almanya’da ve diğer Batı Avrupa ülkelerinde siyasi katılımdan yoksun bırakılmalarının demokratik hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmadığını ve bunun büyük bir insan hakları ihlali olduğunu vurguladım.
Eşit hakların sağlanması için vatandaşlığa geçmenin özündeki engellerin kalkması gerektiğini, en büyük engelin ise çifte vatandaşlığın Almanya’daki gibi verilmemesi olduğunu önemle belirterek, bu hakkın tanınmasını istedim.
Avrupa Parlamenterler Meclisi Konseyi’nin göçmenlerin siyasi katılımı için üye ülkelerden yaşama geçirilmesini istediği çifte vatandaşlık ve seçme – seçilme hakkı, büyük önem taşımaktadır.
Bu kararın, önemli bir baskı aracı olarak Almanya ve diğer göçmenlerin yaşadığı Batı Avrupa ülkelerine taşınması, ısrarla üstüne gidilmesi ve istenmesi gerekiyor.
Batı Avrupa ülkeleri sürekli olarak diğer ülkelerdeki demokrasi, insan ve azınlık hakları noksanlıklarına dikkati çekerken, kendi ülkelerindeki benzer noksanlar özenle görmemezlikten gelinmiştir.
Bu kararla ilk defa bir Batı Avrupa ülkesinden hesap sorulabilecek, demokrasi ve insan hakları noksanlarının giderilmesi istenebilecektir.
Federal Almanya siyasi parti temsilcileri ve hükümet yetkililerinin, Avrupa Konseyi’nin bu kararını ne zaman yaşama geçireceklerinin, özellikle medya tarafından izlenmesi, bu sorunun üzerine gidilmesi ve konunun sürekli işlenmesi gerekmektedir.
Medyayı ve sivil toplum kuruluşlarını ve tüm siyasi partilerdeki arkadaşlarımı ısrarla ve kararlılıkla bu konuda baskı yapmaya çağırıyorum.
Hakkı Keskin